2 Ocak 2020 Perşembe

SEÇİM VE DEMOKRASI

www.yandex.com.tr
www.google.com


SEÇİM VE DEMOKRASİ
Şahabettin KÜÇÜKYAZICI



Siyasal kararları alanlar, toplumların ve gelecek kuşakların kaderi üzerinde belirleyici rol oynamaktadırlar.

Hemen bütün siyasal sistemlerde, parlamentolar vazgeçilmez ve saygın bir kurum olarak kabul edilmektedir.

Anadolu halkı, meşrutiyetle birlikte  parlamento ile tanışmış, Büyük Atatürk'ün önderliğinde başarılan KURTULUŞ SAVAŞI

sonrasında da parlamento TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ  adıyla, Türk Siyasi sisteminin vazgeçilmez unsuru olmuştur.

Meşrutiyet dönemlerinde, "MUTLAK OTORİTE" olan PADİŞAH'ın gücüne sınır getirmeyi amaçlayan Meclisler, sürekli olarak

padişahların engellemelerine maruz kalmış, hatta kapatılmışlardır.

Cumhuriyet döneminde  de TBMM , 27 Mayıs ve 12 Eylül tarihlerinde kapatılmış,  toplumda yeterli tepkiyi görmeyen bu iki darbenin sosyolojik ve siyasal analizleri tam olarak yapılamamıştır.

Büyük Atatürk , her fırsatta Türkiye Büyük Millet Meclisinin  bağımsızlığını savunmuş, ulusun temsil edilebileceği tek organ olduğuna dikkat çekmiştir. Savaş yıllarında dahi TBMM kararlarına uymak konusunda azami çabayı göstermiştir.

Parlamentoların meşruiyetinin temelinde ise "SEÇİM VE TEMSİL SİSTEMİ" bulunmaktadır.

Elbette meşruiyetin temeli seçim ve temsilden ibaret değildir. Ancak, seçim ve temsilin önemi çok büyüktür.

Seçim yapılmış olmasının, ulusun temsil edilebilmesi için yeterli olmadığını düşünmekteyiz. Halkın seçilecekler konusunda belirleyici rol alması, toplumu temsil etmek isteyenlerin, aday olabilmesinin kolaylaştırılması gerekir.
Buna paralel olarak, milletvekilliği de çok önemli bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır. TBMM de üye olarak görev alan vekillerinin en önemli ödevi, temsil ettikleri seçmenlerin temsili konusunda duyarlı olmalarıdır.
Ancak,demokratik yaşamımız boyunca TBMM üyesi olarak görev almış kişilerin, toplumun kendilerinden beklediği, sorunlarının hızla çözülmesi beklentilerine cevap verebilmek konusunda başarılı olduklarını söylemek oldukça güçtür.
Bu durum sistemimizde, sık sık duraksamalara, darbelere, krizlere sebebiyet vermiştir.
Bir seçimle TBMM üyesi olan kişiler, bir sonraki seçim gününe kadar, temsil ettikleri kitleler adına, onları bağlayacak kararlar
 alabilecek şekilde yetkilerle donatılmış olmaktadırlar.
Bu nedenle, seçmenin tercihlerinde etkili olan siyasi görüşler kadar, kimlere  kendisini  temsil yetkisi verdiği konusu da büyük önem taşımaktadır.
Günümüzde, eskinin kral ve feodal beylerinin yerine çeşitli çıkar grupları türemiştir. Bunlar toplum tercihlerini etkileyecek, kendi gruplarının haklarını koruyacak üyelerin seçilmesi yolunda çaba harcamaktadırlar.
Gelişen toplumlarda, seçimlerde halk tercihlerini siyasi partiler aracılığıyla şekillendirmekte ise de,isteyen adayların siyasi partilere girmeden bağımsız olarak seçilmeleri de mümkündür.
Ülkemizde ise siyasi partiler dışında aday olanların başarı şansı pek bulunmamaktadır. Son seçimlerde uygulanan ve önümüzdeki seçimlerde de izlenecek olan bağımsız adaylık formülünün de yine bir siyasi örgüt tarafından palanlanıp uygulandığını unutmamak gerekir.
Demokratik sistemimizin başlangıç dönemlerinde, siyasi parti listeleri üzerinde, seçmenlere tercih hakları tanındığı, sıralama konusunda parti listelerinde değişiklikler yapabilmelerine imkan tanındığı dönemlere de tanık olunmaktadır.
Bu çerçeveden baktığımızda ise, seçimlerde halkı temsil için görev alacakların belirlenmesinde izlenen yöntem büyük önem kazanmaktadır.
Demokratik yaşamımızın ilk yıllarında, siyasi partilerin aday listelerinin belirlenmesinde "ÖN SEÇİM" adı verilen bir usul izlenmesi olağan ve vazgeçilmez bir yöntem olarak kabul edilmiş bulunmasına rağmen, 12 Eylül darbecilerinin getirdiği yeni bir düzenleme ile adayların, partilerin yetkili ve güçlü liderleri tarafından belirlenmesi yöntemi benimsendi. Ve bu yöntem iktidar-muhalefet herkesin pek hoşuna gitti.
Demokrasi ile bağdaştırılması oldukça güç bu uygulamadan başka, ülkemizde genel kabul görmüş  demokratik kurallara uymayan başka unsurların da temsilcilerin belirlenmesinde etkin olduğu üzücü bir gerçektir.Siyaset dışı olması gereken etnik, dinsel, kişinin kutsalı olması gereken hususların da aday listelerinin belirlenmesinde etkili olduğu gözlenmektedir.
Bu şekilde belirlenen listelere girmeyi başaranlar ise, seçim sonrasında görevlerini yaparken seçmenlerin değil, kendisini seçtirenlerin isteklerini dikkate almak zorunda kalacaklardır.
Bunlarında  dışında daha vahim olan bir başka konu ise,siyaset yapmanın paralı ve pahalı bir iş haline getirilmiş bulunmasıdır.
Günümüzde toplumun, "siyaset yapmak için finansörler gerektiği" gibi bir düşünceye itildiği gözlenmektedir.
Halbuki,demokrasinin iyi işleyebilmesi için, milletvekilleri ve yerel meclis üyelerinin liderlerden ve hatta partilerinden bağımsız olarak, çalışabilmesi, alınacak kararları,  kendisini  oraya gönderen seçmenlerin hak ve yararlarına uygunluk açısından denetleyebilmesi gerekir diye düşünüyorum.
Aksi halde, yürütmenin denetimi yeterince gerçekleşemeyecektir.
Sivil Toplum Örgütlerinin de bu konuda hemen hemen hiç sesi çıkmamaktadır.
Her partiden yetkililer sistem eleştiri yapmakta, konuya katkıda bulunmaktadır.
Temennimiz önümüzdeki dönem için,  TBMM de akli selim sahibi kişilerin,  seçmen tercihlerine önem veren, halkın tercihlerini yönetimde yansıtan yeni bir seçim kanunu yapabilmesidir.
 
skucukyazici@yahoo.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder