Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
www.gazeteistanbul.net
MEB tarafından mezra ve köy okulları için uygulanan
bir sistemdir.
Çamur, kar, soğuk demeden her gün onlarca km yol.
Traktör römorkunda, kamyon kasasında köyden köye taşınan çocuklarımız.
Nadiren de olsa, derelerden, bağ arasından sırtta yola
taşınan çocuklarımız.
Şu iki satırı yazarken dahi dünyadan pek çok örnek
geçiyor aklımdan. Özellikle, Japonya ‘da bir öğrenci için yıllarca çalıştırılan
tren yolu hattı. Western filemlerde köye gelen öğretmene verilen ütün değer.
Biz papazı örnek aldık. Ama okulu, öğretmeni ya görmedik, ya Atatürk’ten sonra
kasıtlı ihmal ettik.
Yıllar yılı, gurur duyduk köylerimizle. Ancak,40 bin
köy ile övünmek lafta kaldı. (tam olarak
34.247 )
Köyde neden otursunlar ki artık. Zaten hayvan
beslemek, ahırla yan yana yaşamak, tarlalarda koşturmak kolay mı? Büyük şehirlere
göç ediyorlar zorunlu olarak. Köylerde yaşamı kanunla yasaklayan, yok etmeye
çalışan tek ülke biziz mutlaka. Bir Kanun çıkardık. Köyleri kaldırdık. Akşam,
tavuklarıyla, koyunlarıyla, inekleriyle yatan, Büyükşehir Belediyesi
sınırlarında yaşayan köylüler, sabah uyandıklarında, artık MAHALLELİ
olduklarını, hayvan besleyemeyeceklerini öğrendiler.
Birkaç yıl önce, Milli Eğitim Bakanı, taşımalı eğitim
alan öğrenci sayıları konusunda bir soruya verdiği yanıtta “Türkiye
genelinde; ilköğretimde 12.028 merkez okulda 757.769 öğrenci, ortaöğretimde
5.152 merkez okulda 472.337 öğrenci, özel eğitimde ise 6.034 merkez okulda
92.175 öğrenci taşımalı eğitimden yararlanmaktadır” diye cevap
verirken, Köy Enstitüsü mezunu bir babanın oğlu, ve 5 sınıflı köy okulunda okumuş
birisi olarak, TV karşısında, öfkeden kızardığımı unutamam.
Deneme uygulamaları hariç, tam olarak 2001 yılında başlamıştı.
Bu gün, 11 milyon ilköğretim öğrencisinden 700 bininin taşımalı eğitim aldığını
görüyoruz.
Ancak, araştırmaları, uzman görüşleri TAŞIMALI EĞİTİM olarak
isimlendirilen sistemden, ülkemiz, ulusumuz yararına sonuçlar alınmadığı
yolunda.
Her şeyden önce, taşımalı eğitimin göçü hızlandırdığında
yetkililer ortak fikirdedir. Çünkü, her sabah çocuğunu gönderip, akşama kadar
evinde stres yaşamaktansa aile çocuğunu da alıp şehre taşınmaktadır.
Buna bağlı olarak, köyler özelliklerini yitirmekte, tarımsal
üretim zarar görmektedir.
Okulların birçoğu harap olmuş, bazıları ahır veya depo olarak
kullanılmaktadır. İlginçtir, bazı köy okullarını da imamlar, lojman olarak
kullanmaktadır.
Taşımalı eğitim, eğitim açısından beklenen faydayı sağlamadığı
gibi, çocuğu da köyünden, tarlasından, hayvanından koparmaktadır.
Köylerimizde artık, ne
çocuk sesi duyabilir, ne de İSTİKLAL MARŞI dinleyebilirsiniz.
Ne Yapmalı?
Taşımalı eğitim
uygulamasına son verilmelidir. Belki, çok gerekli bazı istisnalar olabilir.
Devletimiz, gerekli
sayının üzerinde imam ve sair din görevlilerini nasıl istihdam edebiliyorsa,
köylerimiz için özel öğretmenler görevlendirmelidir.
Geçenlerde bir gazetede,
Fatsa Kaymakamlığı tarafından, Ziraat ve Sanayi Odalarının da katkılarıyla ,
bir EĞİTİM ŞEMNLİĞİ düzenlendiğini,
burada eski örf ve adetlerimizin canlandırıldığını okudum.
Köy Okullarını canlandıran
kara önlüklü, bandolu bir öğrenci grubunun şenlikte yürüyüş yapmış. İzleyenler
duygulu anlar yaşamışlar.
Bir eğitim uzmanı “çocukların doğal öğrenme ortamlarından koparıldığını, buna bağlı olarak
başarı seviyesinin de düştüğünü, şehirlerde gelişen, kamu tarafından
desteklenen pek çok özel öğretim kurumlarından köy çocuklarının
yararlanamadığını, bunun başta Anayasamız olmak üzere pek çok yasamız açısından
uygun olmadığını” yazmaktadır.
Köy Okulları Ne
Sağlar?
Sonda
söyleyeceğimizi baştan yazalım. Köy okulları, kırsalda geçim koşullarının
iyileştirilmesini, nüfusun köye kazandırılmasını sağlar.
Elbette ki
konu köy okulunu açmakla bitmeyecektir.
MEB,
köyleri bir sürgün yeri olarak görmek yerine, öncelikle gönüllü öğretmenlerden
başlayarak, özel yetenekli, donanımlı öğretmenlerin buralarda görev almasına
özen gösterecektir.
Köy Enstitüleri
deneyiminden de yararlanmak suretiyle, isteyen öğretmene, toprak, tohum, tarım
araç ve gerekleri vermelidir. Aynı şekilde, isteyen öğretmene, küçükbaş veya
büyükbaş havan, seracılık yapmak isteyenlere sera malzemeleri, halıcılık ve
diğer el sanatları ile ilgili malzemeler verilmelidir.
Çok kısa
bir süre sonra, öğrencisine ve köylüye her alanda rehber kişiler yetiştiği görülecektir.
Zira bu durumda bir öğretmen, günlerini, haftalarını köylü ile birlikte
geçirecek, köy yaşamının canlanmasına da öncülük edecektir.
Neden Köye Dönüş?
Tekirdağ
Büyükşehir Belediyesinin kuruluşunda Teftiş Kurulu Başkanı görev yaptığım üç
yıl boyunca,
Mahalleye
dönüşen köylerin, Belediye Başkanlarının, vatandaşın bu uygulamadan şikayetçi olduklarını gördüm.
Son
günlerde, Yerel Yönetimler Kanununda değişiklikler yapılmak üzere yoğun çalışmalar
yapılmakta olduğunu okudum.
Bu
çerçevede, köy okullarının da yeniden canlandırılmasının bu kanun kapsamında
ele alınabileceğini düşündüm.
Devlet
tarafından eğitim, bilgi ve görgülerimizin artırılması için yurt dışı
görevlendirmem sırasında, 1989 yılında İsviçre’de yaşadım. Köylerin, insanların
göç edip kurtulmak isteyecekleri bir yer
değil, çobanlığın, çiftçiliğin kutsal bir meslek olarak yaşandığını gördüm.
Biz de
yıllar boyu Köylülüğü bir onur olarak bildik. “Köylü Miilletin Efendisidir “
diyen Liderlerimiz oldu.
Ne oldu da
birdenbire köyümüzü terk ettik?
Bunun da
cevabı basit. Her şeyden geçim sıkıntısı.
Köylü günün koşullarına göre donatılmadığı için ürünlerini değerine satamaz,
emeğinin karşılığını alamaz oldu.
Köylerde, eğitim ve sağlık kurumlarının
bulunmasına özen gösterilemedi. Üretim ve pazarlama konusunda kooperatifleşme
ve devlet desteği sağlanamadı.
Bu yüzden
köylerimiz boşaldı. Deyip noktayı koymadan önce şunu da sormak gerekiyor.
Şehirde Ne
Buldular?
Bu soruma
da olumlu bir cevap veremiyorum. Hatta, nüfusları sağlıklı yaşam koşullarının
çok üzerinde, çarpık kentleşmenin örneği varoşlarda, çok olumsuz şartlarda
yaşayan bu göçün sahipleri, zar zor iş bulabilseler bile, düşük ücretlerle
çalışmakta olduklarını gözlemliyoruz. Mutlu olduklarını söylemek ise çok zor.
Özellikle emekli olduktan sonra, kentte yapacak bir uğraşı da kalmayan
insanların, köylerine, doğdukları yerlere dönmeye özendirilmeleri zor olmasa
gerekir diye düşünüyorum.
O halde, başa
eğitim kurumlarının, takiben sağlık kurumlarının köylerde yeniden var edilmesi
uygulamasından başlayarak, her bayramda doğdukları, büyüdükleri toprakları
görmeye koşan bu yurttaşlarımız, kendi topraklarına kavuşturup, özlemlerini
gidermek, bu arada, ekmeğini sütünü, sebzesini üretir hale getirmek ne büyük
gurur olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder