3 Aralık 2019 Salı

Tekirdağ Rakısı üzerine

www.yandex.com.tr


TEKİRDAĞ RAKISI MARKASI

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Özelleştirme rüzgarları arasında savrulan değerler arasında bulunan Tekirdağ İçki Fabrikası’nın son sahipleri tarafından önce arazisinin satılması, arkasından Fabrikanın tamamen kapatılması Kent  ekonomik  yaşamına darbe etkisi yapmıştır.  Ayrıca rakısıyla ünlü olmasından ötürü, Tekel döneminden itibaren üretilmekte olan içkilerde TEKİRDAĞ RAKISI  markasının kullanılması da üzerinde durulması gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tekirdağ İçki Fabrikasının kapanması ile ilgili olarak yerel yöneticiler ve STK kuruluşları tarafından “esasen kentte var olan  istihdam sıkıntısını daha da artacağı, ayrıca  bölgede bağcılık yapan üreticiyi de mağdur ettiğii”şeklinde dile getirilmektedir.
Tekirdağ İçki Fabrikası, Devlet tarafından Tekirdağ’a yaptığı ilk ve en önemli yatırımlardan birisi olarak, kentte yaşayan insanların neredeyse tamamına yakını için bir şekilde geçim kaynağı olmuş bir kuruluştur. İstihdam dışında, Tekirdağ’dan Şarköy’e kadar olan bütün sahil kesiminde bağcılıkla uğraşan çiftçilerin hepsinin boğazında fabrikanın ekmeği bulunduğu halk arasında ifade edilmektedir.
Anason kokusu şehir yaşamının simgesi kabul edilmiştir 
Fabrikanın özelleştirilmesi ile başlayan bağcılıkta gerileme, bağların  sökülmesi boyutlarına ulaşmış,  üzüm bağlarının yerine ikame bir  üründe bulunamamış ve aranmamıştır. Uzun yıllar başarılı çalışmalar yapmış, halen varlığını sürdüren BAĞCILIK ENSTİTÜSÜ tarafından önerilen üzüm suyu ve pekmez hiçbir zaman sanayi ürünü olan alkol ve şaraptan boşalan talebi karşılayamamıştır. Bu nedenle Tekirdağ ve ilçelerinde bağcılıktan geçinen çiftçilerimiz çok zor durumdadır.
Bundan başka Fabrika ve üretimi nedeniyle, kent rakısı ile anılmaktadır. Tekirdağ Rakısı,  Türkiye değil dünya çapında ilin adını duyuran bir marka olması yanında, yasal olarak da TEKİRDAĞ RAKISI  markası coğrafi tescil özelliği taşıyan bir üründür. Tekel’i satın alan firmanın kendi iç değerlendirmeleri sonunda Fabrikayı  kapatma faaliyetleri çerçevesinde ileri sürdükleri ANASON KOKUSU, kentte yaşayan  insanların belki de bir mutluluk kaynağı idi. Özetle, Fabrikanın kapanması tüm Tekirdağlıyım diyen herkesi üzmüştür ve Tekirdağ için çok büyük bir kayıp olarak kabul edilmektedir.
Tekirdağ Rakısı markası yalnızca burada kullanılabilir
Marka Tescilini düzenleyen, KHK’de özetle;
Madde 3 – Bu Kanun Hükmünde Kararname anlamında coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir. Bu Kanun Hükmünde Kararname anlamında coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. Bir ürünün menşei olan yöre, alan veya bölge adı, aşağıdaki şartların birlikte karşılanması durumunda "menşe adını" belirtir:
 a) Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge veya çok özel durumlarda ülkeden kaynaklanan bir ürün olması;
b) Tüm veya esas nitelik veya özellikleri bu yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve beşeri unsurlardan kaynaklanan bir ürün olması;
c) Üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürün olması. “
Denilmektedir.
Fabrikanın uzun yıllar Müdürlüğünü yapmış  ve halen Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı olan KADİR ALBAYRAK konu ile ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında;
"Bir takım koruyucu tedbirleri maddeleri var. Arkadaşlar bu konuda çalışma yapıyor. Ne diyor yazıda 'Tekirdağ rakısı Tekirdağ fabrikamızda üretilmiştir' Bundan sonra Yasa gereği, Tekirdağ rakısı etiket bilgilerinde,  (Manisa fabrikamızda üretilmiştir) yazılması gerekmektedir. Bunun hukuki yönlerini araştırıyoruz"
Demiştir.
Konu ile ilgili olarak, CHP Tekirdağ eski milletvekillerinden Güneş Gürseler de, Tekirdağ’daki fabrikasını kapatan firmanın, TEKİRDAĞ RAKISI  markasını kullanmasına tepki göstermiş,
“Yaklaşık doksan yıl kentimizin ekonomik ve sosyal yaşamına önemli katkılar yapan Tekel Şarap ve İçki Fabrikası’nı bir aymazlıkla yok ettik. Şimdi de Tekirdağ’da üretilmeyen rakının kentimizin adını kullanmasına seyirci kalıyoruz. Rakı, kökeninin bulunduğu kentimiz ile özdeşleşmiş bir ürün olarak kentimizin adı Tekirdağ, rakımızın markası olmuştu. Tüketiciler de kentimizin adıyla satılan rakımızı üretildiği yörenin adına güven duyarak aynı nitelikteki diğer ürünlere tercih etmişlerdi ”
Demiştir.
Ve Tekirdağ’da üretilmeyen bir ürünün Tekirdağ Rakısı adıyla satılmasının engellenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Bu haklı görüşlerden hareketle;
Yetkili merciler tarafından, Tekirdağ dışında üretilen ürünlerde, ilgili KHK’nin 3. Maddesi gereğince TEKİRDAĞ RAKISI markasının kullanılmasına izin verilmemesi,
Özellikle Bağcılar tarafından oluşturulacak bir Kooperatif Şirket yahut Kamu veya özel girişimciler tarafından (örneğin halen Uçmakdere’de faaliyet gösteren firma gibi) TEKİRDAĞ RAKISI markası ile içki üretilmesine başlanması en büyük temennimizdir.





2 Aralık 2019 Pazartesi

ORTAKÖY SAHİL

şahabettin küçükyazıcıŞahabettin Küçükyazıcı, bugün Ortaköy'de idi.

İlk gençlik yıllarımı hatırladım.
Köprü yoktu. Ama diğer tarihi doku korunmaya çalışmış.
Güvercinler aynı. Ama iskele mahzun. Tarifeli vapurlar yok artık. 
Küçük, şirin, Rum mahallesi kahvelerinin yerini, dev CAFE ler almış.
Kumpir büfeleri ayrı bir alem.
El sanatları, hediyelik eşya satıcıları ve naıl ruhsat alabildiklerine aklımın ermediği denize kadar uzanmış HOTEL ler.
ŞK

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar, gökyüzü ve açık hava

Görüntünün olası içeriği: kuş ve açık hava
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, gökyüzü, ayakkabılar ve açık hava

30 Kasım 2019 Cumartesi

SDD İstanbul- Emekli Sen / Toplantı

Şahabettin Küçükyazıcı, 30.1.2019 günü, SDDİstanbul'da Emekli Sen ile toplantıya katıldı.


26 Kasım 2019 Salı

TEKİRDAĞ BÜYÜKŞEHİR/Brifing

Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, daire başkanlıkları ile değerlendirme toplantıları kapsamında,Teftiş Kurulu Başkanlığından brifing aldı.
Başkan Albayrak 1. Hukuk Müşavirliği ve Teftiş Kurulu Başkanlığından brifing aldı
   28.12.2016 13:40:45
Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Albayrak, daire başkanlıkları ile değerlendirme toplantıları kapsamında,  Teftiş Kurulu Başkanlığından brifing aldı.

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Meclis Salonunda gerçekleşen toplantıda Başkan Albayrak'a, 2016 yılı genelindeki çalışmalar ve 2017 yılı içerisinde gerçekleştirilmesi planlanan projelerle ilgili Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından sunum yapıldı.

25 Kasım 2019 Pazartesi







Şahabettin Küçükyazıcı Çanakkale'de






MADALYA TÖRENİ

www.google.com
www.yandex.com.tr


Şahabettin Küçükyazıcı Madalya aldı.
Kıbrıs Barış Harekatına katılmış olması nedeniyle, KKTC Hükümeti tarafından ŞEREF MADALYASI  ile ödüllendirildi.
"Madalyası Şişli Kaymakamı tarafından törenle verildi"



KIBRIS BARIŞ HAREKATI


Şahabettin KÜÇÜKYAZICI 

Türk Ordusu, 20 Temmuzda Türkleri Rum mezaliminden kurtarırken, Güney Kıbrıs ve Yununistan'da Cuntanın yıkılmasını sağlamıştır.
KIBRIS TÜRKÜ SONSUZA KADAR ÖZGÜR KALACAKTIR.


     1959 yılında Türkiye, İngiltere ve Yunanistan arasında imzalanan Zürih (11 Şubat 1959) ve Londra Anlaşmaları (19 Şubat 1959) ile bu ülkelerin garantörlüğünde Türk ve Rum halklarının ortak eşitliğine dayalı olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Rum toplumu lideri Makarios Cumhurbaşkanı, Türk toplumu lideri Dr. Fazıl Küçük ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı seçilmiştir. Ancak, 1963 yılından itibaren Rumların silahlı saldırıları sonucu Kıbrıs Türkleri ülke yönetiminden baskı ile uzaklaştırılmıştır. Rumların, adayı Yunanistan’a bağlama hedefine ulaşmak yani Enosis'i gerçekleştirmek üzere yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etmiş, Kıbrıs Türk halkı adanın %3’lük bir bölümüne sıkıştırılmıştır. 
      1974’e gelindiğinde Yunan Cunta Hükûmeti, adanın ilhak edilme zamanının geldiğine inanmış, fakat Makarios’u da bu ilhak için engel olarak görmüştür. Bu sebeple Atina, adadaki Yunan subayları vasıtasıyla Makarios’u iktidardan düşürmeye çalışmıştır. Nihayet 15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanistan’da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı darbe yapan Nicos Sampson, adayı Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan süreci başlatmıştır. Sampson darbesinden sonra Cunta, hem kendine karşıt olan soydaşı Kıbrıslı Rumları hem de Türkleri katletmeye başlamıştır. 
      Gelişen bu olaylar üzerine Kıbrıs’ta garantör olan Türkiye, 20 Temmuz 1974 günü, adaya müdahale ederek uzun süredir devam eden çatışmalara, kan dökülmesine ve çekilen acılara son vermek üzere harekete geçmiştir. Türkiye, 1959 yılında hazırlanan ve 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuyla uluslararası geçerlilik kazanan Garanti Anlaşması’ndan doğan haklarını kullanarak söz konusu müdahaleyi gerçekleştirmiştir. 
      20 Temmuz 1974 sabahı başlayan Birinci Barış Harekâtı, Türk birliklerinin Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine hava indirme, Yavuz plajına da çıkarma yapmasıyla başlamıştır. 21 Temmuzda Türk uçakları Rum mevzilerine karşı harekete geçmiş; 4’üncü Paraşüt Taburu ile birleşen Kıbrıs Türk Kuvvetleri, Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza başlamıştır.  
      Bu arada 2’nci ve 3’üncü Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerlemişlerdir. 22 Temmuz günü 3’üncü Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepe düşerken Türk birlikleri önce Girne’ye girmiş, daha sonra Lefkoşa’ya yönelmiştir. Böylece Girne-Lefkoşa hattı birleştirilmiştir.  
      Gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin çağrısı gerek Kıbrıs'taki çıkarmanın askerî durumu nedeniyle; Türkiye, 22 Temmuz günü saat 17.00’den itibaren harekâta son vermiştir. Ancak bu ilk Barış Harekâtı, Kıbrıs Türk toplumunun güvenliğinin sağlanabilmesi için yeterli olmaktan uzaktır. Lefkoşa-Girne yolunun denetim altına alınmasıyla, Lefkoşa’nın Türk kesiminin denizle bağlantısı sağlanmıştır. Bunun dışında kalan yerleşim bölgelerinde ise, başta Magosa olmak üzere çok sayıda Türk güvenlikten yoksun kalmış; Rum ve Yunan kuvvetlerinin merhametine bırakılmıştır.
       Kıbrıs’ta ateşkes sağlanması ile birlikte Yunan Hükûmeti istifa etmiş, Karamanlis Fransa’dan Atina’ya dönerek ulusal birlik hükûmeti kurmuş, Kıbrıs’ta ise Sampson iktidardan çekilerek yerine eski Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides geçmiştir.
      Kıbrıs konusunda garantör devlet olan İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’ın Dışişleri Bakanları Cenevre’de bir araya gelerek, 25-30 Temmuz ve 8-13 Ağustos tarihleri arasında iki aşamada barış koşullarını görüşmüşlerdir. Burada Kıbrıs Türklerini temsil eden heyet, adanın yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, iki kesimli bir federasyon kurularak Türk tarafına %34 toprak bırakılması gerektiğini belirtmiş, Rumlar ve Yunanistan buna yanaşmamıştır.  
      Tüm bu gelişmeler üzerine Türkiye, 14 Ağustos sabahı “İkinci Barış Harekâtı”nı başlatmıştır. Harekâtın amacı, doğuda Magosa ve batıda da Lefke’ye kadar olan bölgelerin Rum işgalinden kurtarılmasıydı. Plan dâhilinde hareket eden Türk Ordusu, 15 Ağustos günü Magosa’yı, 16 Ağustos günü de Lefke’yi ele geçirmiştir.  
      Türkiye’nin 16 Ağustos 1974 tarihinde ateşkes ilan etmesini müteakip, yıllardır ekonomik ve toplumsal zorluklar içinde yaşayan Kıbrıslı Türkler özgürlüklerine kavuşmuşlardır. Türk Ordusunun o tarihten bugüne kadar Kıbrıs'ta devam eden varlığı, adadaki barışın ve her iki tarafın güvenliklerinin teminatı olmuştur.

Eski Dostlarla /KADIKÖY

ŞAHABETTİN KÜÇÜKYAZICI, Lise arkadaşları ile Kadıköy'de hasret giderdi.


Asırlık Restoran