15 Kasım 2019 Cuma

Altıok ve Sosyal Demokrası/Makale

    

 Altıok ve Sosyal Demokrası


ALTI OK VE SOSYAL DEMOKRASI

  (Kongre delegelerine açık mektup?)

  Şahabettin KÜÇÜKYAZICI



         Cumhuriyet Halk Fırkasının ikinci büyük kongresinde, Partinin temel ilkeleri, Cumhuriyetçilik, Milletçilik ve Halkçılık olarak tanımlanmıştır. 1931 yılındaki kongrede de, Laiklik, Devletçilik ve Devrimcilik eklenmiştir. Bu ilkeler, geri kalmışlıktan kurtulmak isteyen, kalkınıp güçlenmek için izleyeceği yolu gösteren ilkelerdir.
         Genç Türkiye Cumhuriyeti, emperyalistler tarafından kazanılmış bir savaşın sonunda, orduları dağıtılmış, toprakları paylaşılmış bir imparatorluğun, Kurtuluş Savaşı ile kurtarılabilen mirası üzerinde kurulmuştur. Doğal olarak, anti emperyalist ve bağımsızlıktan yana olacaktır. Cumhuriyeti kuran kadrolar, çağın düşüncelerinden ve Sovyet Devriminden etkilenmiş olarak Cumhuriyet Halk Partisinin ilkeleri, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik, Halkçılık, Devletçilik ve Devrimcilik olarak belirlenmiştir. İlkelerin OK ile simgelenmesi, okun Türkler için önemli bir savaş aracı olması yanında,  Oğuzların da  ÜÇOKLAR, BOZOKLAR gibi adlandırılması ve Atatürk’ün Türk tarihine verdiği önemden kaynaklanmaktadır.
         Cumhuriyetin kuruluş yıllarında Atatürk tarafından belirlenen hedeflere, Avrupalılar, yüzyılın sonunda Sosyalist Enternasyonal ile ulaşabilmişlerdir. Sosyal demokrasi bütün mazlum milletlere ışık tutacak bağımsızlık ve özgürlük demektir.
        Altıok, yüksek amaçlar içermektedir. Yeniliğe ve gelişmeye açıktır. Günün koşullarına uygun, ancak çağıyla bütünleşen gerçekçi bir nitelik taşır.
         Döneminde, tüm ezilen uluslara örnek oluşturan bir kalkınma yöntemidir. Temelinde, ulusal egemenlik ve tam bağımsızlık mevcuttur.
         Türkiye siyasal yaşamında sol hareketler, 19. Yüzyılın sonlarına doğru başlamış ise  de, aynı tarihlerde başlayan milliyetçilik akımlarının gölgesinde kalmıştır.
         Ekim Devrimi  sonrasında, Sovyetler Birliği ile Ankara Hükümeti arasındaki yakınlaşmalar da, Kurtuluş Savaşının zaferle sonuçlanmasını takiben çeşitli nedenlerden dolayı sona erdirilmiştir.
       Buna ek olarak, İkinci Dünya Savaşı yılları siyasal yaşamda ideolojik gelişmelerin duraklamasına neden olmuş, ancak 1960  Anayasasının getirdiği özgürlük ortamı yeniden Türkiye’de sol hareketin gelişmesine olanak sağlamıştır. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit döneminde CHP, sol ve sosyal demokrat bir çizgiye taşınmak istenmiş ise de seçmen tarafından yeterli destek bulamamıştır.
       Turgut Özal’ın, ABD destekli liberal bir politika izlemesine olanak sağlayan 1980 darbesini takip eden yıllarda, seçimler sol partilerin sürekli oy kaybı ile sonuçlanmıştır.
         Başlangıçta başka alternatif bulunmadığından CHP’de yoğunlaşan alevi oylarının da son zamanlarda farklı partilere dağıldıkları, şehirli dar gelirli seçmenlerin de CHP’den uzaklaştıkları gözlenmektedir. Bir yandan da, CHP yönetiminin oylarını artırmak için değişik politikalar izlemekte olması, sol ve sosyal demokrat politikaların uygulanamaması işçi ve köylülerin destek vermesinde tereddütler oluşmasına neden olmaktadır.
         Günümüzde, CHP’nin ulaşmasını özlediğimiz Sosyal Demokrasi ise;
         Sosyalizm ve demokrasinin uyumlu bir bileşimidir. Özgürlükçüdür, sosyal adalet ve fırsat eşitliğini, emekçilerin çıkarlarını savunur. Ancak, öteki sınıfların yaşam hakkını da yok saymaz. Devlete sosyal ödevler yükleyip, ekonomik yaşama halk kitleleri yararına yön verme olanakları sağlar.
          Bu çerçevede CHP, antiemperyalist ve devrimci mücadelenin öncüsü olarak kendi özeleştirisini de yapmak suretiyle, içinde bulunduğumuz zor koşullarda, geçmişi ile barışık yürüyecek yeni bir sosyal demokrasi hattı çizmek zorundadır. Bu maksatla;
-          Ekonomik alanda, ulusal kaynakların etkin ve verimli kullanılmasını, kaynak israfına son verilmesini sağlayacak bir model üzerinde çalışılması,
-          Neo-liberal anlayışlar yerine, çalışanların hak ve önceliklerini gözeten, demokratik sosyal devlet anlayışına uygun politikalar üretilmesi,
-          Bölgesel geri kalmışlıkların giderilmesine yönelik kamu yatırımcılığı ve özel girişimciliğe ilişkin planlamaların hızla başlatılması,
-          Ne Mutlu Türküm Diyene özdeyişine uygun olarak ulusal birliğimizin sağlanmasına katkıda bulunacak sosyal politikalar geliştirilmesi,
-          İşçi, köylü tüm emekçilerin özlemlerine hitap edecek, kişi hak ve özgürlüklerinin artmasının insanların çalışma gücünü artıracağı bilincini güçlendirecek, işsizliğin yok edilmesi, daha adil bir bölüşüm için çağdaş ücret sistemlerine yönelik politikalar geliştirilmesi,
-          Ulusal eğitim sistemi ile ilgili, bilim ve teknolojiye dayalı kolay anlaşılabilir politikalar oluşturulması,
-          Emeklilikte ve hastalıkta koruyucu, işsizlikte destekleyici modeller geliştirilmesi,
-          İnsanın insanı, yabancıların ülkeyi sömüremeyeceği bir düzen kurulabileceği bir ekonomik ve sosyal düzen kurulması,
-          Bunların yanında, tüm kamusal iş ve işlemlerde, dürüstlük ve tarafsızlığın mutlaka sağlanacağı güvencesinin seçmene verilmesi,
         Şeklinde özetlenebilecek politikaları geliştireceklerine halkı inandırabilecek lider ve kadroların işbaşına gelmesi için, ilçe ve il kongrelerinde  büyük bir fırsat bulunmaktadır.
         Kurultay delegelerinin, önümüzdeki seçimlerde CHP oylarının artırılması, Sosyal Demokrat düşüncenin iktidar olabilmesinin yolunun açılması görevi bulunmaktadır.
şk


Maraş Yerleşime Açılmalıdır

www.yandex.com.tr
www.google.com

MARAŞ YERLEŞİME AÇILMALI

KKTC Bbaşbakanı Ersin Tatar; "Maraş Türk İdaresinde yerleşime açımalı"dedi.

Şahaettin KÜÇÜKYAZICI

Beş gün önce,  Kıbrıs Barış Harekatı KKTC'nin, 45. Yıldönümünü kutladık.  20 Temmuz KKTC’nin kuruluşunun temelidir. Kıbrıs Türkünün bağımsız yaşamı, bugün sahip olduğu bütün değerler, bağımsız Türk Cumhuriyetinin başlangıç tarihi bu gündür.
Kıbrıs Harekatı ile birlikte Ada'da, İngiliz veya BM koruma beklentilerinin yerini, Türkiye Cumhuriyetine güvenen, bağımsızlık ruhu ve düşüncesi almıştır.
Yirmi Temmuz öncesinde Türk mahalleleri, Rum Yönetiminin demir ve çimentoyu askeri malzeme ilan etmesi sonucu, harap görünüşlü ve  kerpiç evlerden oluşmakta olmasına karşılık,  bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, modern villa ve yükseldiği , alt ve üt yapısı mükemmel yerleşim merkezlerinden oluşmaktadır. Modern hastane ve okulları, tüm dünya tarafından tanınan üniversiteleri hareketli alış-veriş merkezleri mevcuttur. KKTC Başkenti Lefkoşa, bir  uçtan diğerine yüksek nitelikli yollarla bağlanmış bulunmaktadır. En önemlisi, Kıbrıs Türkü mutlu ve onurlu bir yaşam sürmekte, geleceğe umutla bakmaktadır.
Bugün  45 yıl sonra gelinen ikinci  aşamada, yapılması gereken;
Hiçbir haklı gerekçesi bulunmayan ve içi boş ambargonun yok sayılması,  Gazi Magosa’nın bir mahallesi olan Maraş bölgesinin KKTC yönetiminde yerleşime açılmasıdır.
Bu satırlarımı okurken, bu nasıl olacak diye görüşüme kuşku ile yaklaşıldığını da görür gibiyim.  Bu düşüncemin kaynağı, geçen hafta okuduğum bir hatıradır. Barış Harekatı öncesinde, Magosa Lisesi Tarih öğretmeni olarak bilinen, TMT Komutanın anlattıklarını okurken, bin Kırıs Türkü’nün sadece ambargoyu yok saymakla kalmayacağını,  sahip olduğu Kıbrıs Adası sahilinin yüzde 50 den fazlasını kullanarak, denizcilik ve balıkçılıkta büyük bir hamle yapabileceğine, Çukurova, Gaziantep, Konya, İçel, Antalya merkezlerine yakınlık avantajlarını kullanarak, büyük bir zirai işlem hacmine ulaşacaklarına, Maraş’ın açılması ivmesiyle birlikte turizmde büyük bir uluslararası potansiyele ulaşacaklarına inanıyorum.
Elbettiki, Türkiye tarafından kararlılıkla sürdürülen doğal gaz ve petrol aramalarında beklenen sonuca ulaşılacak, bu çalışmaların sonucu Kıbrıs Türkü için olduğu kadar, Türkiye için de çok önemli ve olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Bu potansiyel gücün kaynağı, Kıbrıs Türkünün yüreğinde saklıdır. Bu inancımın kaynağı olan yaşanmış kahramanlık destanını sizlerle paylaşmak istiyorum.
“… Barış Harekatının başladığı tarihte, Magosa ve civarında yaşayan yaklaşık 10 bin kahraman soydaşımız Magosa Kalesine sığınarak, 20 Temmuzdan 16 Ağustosa kadar 27 gün hiç bir yardım alamadan, kendi yağları ile kavrularak direnmişlerdir. 20 Temmuzdan önce kale dışında Sakarya, Baykal ve Karakol bölgelerinde yaşayan soydaşlarımız, Rumların taarruzu üzerine bin bir zorlukla Magosa Kalesi içine çekilebildiler. Açlık ve susuzluk içinde yağmur gibi yağan düşman mermileri altında ırklarına yakışır bir şekilde düşmana karşı koydular. Magosa mücahitleri; karşılarında 8 piyade, 1 topçu ve 1 tank taburundan ibaret 8500 kişilik Rum kuvvetlerini düşük mevcutlu bir mücahit taburu ile 27 gün Magosa Kalesi önünde kımıldamadan tutmayı başarabilmişlerdir. Bu suretle Lefkoşa bölgesine havadan inen ve denizden çıkan birliklerimizin tutunmalarına ve başarılarına büyük bir katkı sağlanmıştır. Magosa mücahitlerinin sadece 300 piyade tüfeği, üçer tane 81 mm'lik havan ve geri tepmesiz top ve bu silahların fevkalade yetersiz mühimmatı ile 25-30 kat güçlü düşmana adım attırmayarak gerçekleştirdikleri müdafaa; tarihimizdeki Kanije müdafası, Erzurum, Gaziantep, Kahramanmaraş savunmaları kadar şanlıdır. Magosa mücahitleri; kadınları, çocukları, yaşlı nine ve dedeleri ile bir destan yazdıklarından, daha sonra şehre GAZİ ünvanı verilmiştir. 35 yıl önce kahramanca savunan Gazi Magosa halkı; tarihi, denizi ve sahip olduğu doğal güzellikler içinde; bu şanlı Magosa müdafaaları ile ne kadar övünse azdır. Kıbrıs meselesinin çözümü için yoğun görüşmeleri yapanlar için tabii ki gerçekler, bu yaşanan olaylar ve Kıbrıslı soydaşlarımızın bu muhteşem direnişleridir. Bu vesile ile kahraman şehitlerimiz, ebediyete intikal eden gazilerimizi saygı ile anıyorum, mekanları cennet olsun…”
Bu kahramanların  harekata katkıların bununla da sınırlı değildir. Direniş sırasında Yunan  Birliklerinin çıkartmanın Magosa’dan yapılacağına inandırılması  konusunda , Türk Deniz Kuvvetleri ile yakın işbirlikleri de unutulmamalıdır.
Rumlarla birleşmeyi  öngören Annan Planı, Rum tarafının yüz  65 oyla kabul etmemesi nedeniyle uygulamaya konulmamıştır. Maraş Bölgesinin Rum tarafına verilmesini de öngören bu Planın kabul edilmemesi  belki de daha  iyi olmuştur. 
Zira, artık görüşme masalarında Kıbrıs için, iki bölgeli değil İKİ DEVLETLİ çözümlerin konulması mümkün görünmektedir.  
Bize göre de, üzerinde çalışılacak  doğru çözüm ön koşulu olan da budur.

Tekirdağ Rakısı/Şahabettin Küçükyazıcı



TEKİRDAĞ RAKISI MARKASI

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Özelleştirme rüzgarları arasında savrulan değerler arasında bulunan Tekirdağ İçki Fabrikası’nın son sahipleri tarafından önce arazisinin satılması, arkasından Fabrikanın tamamen kapatılması Kent  ekonomik  yaşamına darbe etkisi yapmıştır.  Ayrıca rakısıyla ünlü olmasından ötürü, Tekel döneminden itibaren üretilmekte olan içkilerde TEKİRDAĞ RAKISI  markasının kullanılması da üzerinde durulması gereken bir husus olarak karşımıza çıkmaktadır.
Tekirdağ İçki Fabrikasının kapanması ile ilgili olarak yerel yöneticiler ve STK kuruluşları tarafından “esasen kentte var olan  istihdam sıkıntısını daha da artacağı, ayrıca  bölgede bağcılık yapan üreticiyi de mağdur ettiğii”şeklinde dile getirilmektedir.
Tekirdağ İçki Fabrikası, Devlet tarafından Tekirdağ’a yaptığı ilk ve en önemli yatırımlardan birisi olarak, kentte yaşayan insanların neredeyse tamamına yakını için bir şekilde geçim kaynağı olmuş bir kuruluştur. İstihdam dışında, Tekirdağ’dan Şarköy’e kadar olan bütün sahil kesiminde bağcılıkla uğraşan çiftçilerin hepsinin boğazında fabrikanın ekmeği bulunduğu halk arasında ifade edilmektedir.
Anason kokusu şehir yaşamının simgesi kabul edilmiştir 
Fabrikanın özelleştirilmesi ile başlayan bağcılıkta gerileme, bağların  sökülmesi boyutlarına ulaşmış,  üzüm bağlarının yerine ikame bir  üründe bulunamamış ve aranmamıştır. Uzun yıllar başarılı çalışmalar yapmış, halen varlığını sürdüren BAĞCILIK ENSTİTÜSÜ tarafından önerilen üzüm suyu ve pekmez hiçbir zaman sanayi ürünü olan alkol ve şaraptan boşalan talebi karşılayamamıştır. Bu nedenle Tekirdağ ve ilçelerinde bağcılıktan geçinen çiftçilerimiz çok zor durumdadır.
Bundan başka Fabrika ve üretimi nedeniyle, kent rakısı ile anılmaktadır. Tekirdağ Rakısı,  Türkiye değil dünya çapında ilin adını duyuran bir marka olması yanında, yasal olarak da TEKİRDAĞ RAKISI  markası coğrafi tescil özelliği taşıyan bir üründür. Tekel’i satın alan firmanın kendi iç değerlendirmeleri sonunda Fabrikayı  kapatma faaliyetleri çerçevesinde ileri sürdükleri ANASON KOKUSU, kentte yaşayan  insanların belki de bir mutluluk kaynağı idi. Özetle, Fabrikanın kapanması tüm Tekirdağlıyım diyen herkesi üzmüştür ve Tekirdağ için çok büyük bir kayıp olarak kabul edilmektedir.
Tekirdağ Rakısı markası yalnızca burada kullanılabilir
Marka Tescilini düzenleyen, KHK’de özetle;
Madde 3 – Bu Kanun Hükmünde Kararname anlamında coğrafi işaret, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri itibariyle kökenin bulunduğu bir yöre, alan, bölge veya ülke ile özdeşleşmiş bir ürünü gösteren işaretlerdir. Bu Kanun Hükmünde Kararname anlamında coğrafi işaretler, menşe adı ve mahreç işareti olarak ikiye ayrılmıştır. Bir ürünün menşei olan yöre, alan veya bölge adı, aşağıdaki şartların birlikte karşılanması durumunda "menşe adını" belirtir:
 a) Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, alan, bölge veya çok özel durumlarda ülkeden kaynaklanan bir ürün olması;
b) Tüm veya esas nitelik veya özellikleri bu yöre, alan veya bölgeye özgü doğa ve beşeri unsurlardan kaynaklanan bir ürün olması;
c) Üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinin tümüyle bu yöre, alan veya bölge sınırları içinde yapılan bir ürün olması. “
Denilmektedir.
Fabrikanın uzun yıllar Müdürlüğünü yapmış  ve halen Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı olan KADİR ALBAYRAK konu ile ilgili olarak yaptığı basın açıklamasında;
"Bir takım koruyucu tedbirleri maddeleri var. Arkadaşlar bu konuda çalışma yapıyor. Ne diyor yazıda 'Tekirdağ rakısı Tekirdağ fabrikamızda üretilmiştir' Bundan sonra Yasa gereği, Tekirdağ rakısı etiket bilgilerinde,  (Manisa fabrikamızda üretilmiştir) yazılması gerekmektedir. Bunun hukuki yönlerini araştırıyoruz"
Demiştir.
Konu ile ilgili olarak, CHP Tekirdağ eski milletvekillerinden Güneş Gürseler de, Tekirdağ’daki fabrikasını kapatan firmanın, TEKİRDAĞ RAKISI  markasını kullanmasına tepki göstermiş,
“Yaklaşık doksan yıl kentimizin ekonomik ve sosyal yaşamına önemli katkılar yapan Tekel Şarap ve İçki Fabrikası’nı bir aymazlıkla yok ettik. Şimdi de Tekirdağ’da üretilmeyen rakının kentimizin adını kullanmasına seyirci kalıyoruz. Rakı, kökeninin bulunduğu kentimiz ile özdeşleşmiş bir ürün olarak kentimizin adı Tekirdağ, rakımızın markası olmuştu. Tüketiciler de kentimizin adıyla satılan rakımızı üretildiği yörenin adına güven duyarak aynı nitelikteki diğer ürünlere tercih etmişlerdi ”
Demiştir.
Ve Tekirdağ’da üretilmeyen bir ürünün Tekirdağ Rakısı adıyla satılmasının engellenmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Bu haklı görüşlerden hareketle;
Yetkili merciler tarafından, Tekirdağ dışında üretilen ürünlerde, ilgili KHK’nin 3. Maddesi gereğince TEKİRDAĞ RAKISI markasının kullanılmasına izin verilmemesi,
Özellikle Bağcılar tarafından oluşturulacak bir Kooperatif Şirket yahut Kamu veya özel girişimciler tarafından (örneğin halen Uçmakdere’de faaliyet gösteren firma gibi) TEKİRDAĞ RAKISI markası ile içki üretilmesine başlanması en büyük temennimizdir.




Cumhuriyet Bir Devrimdir/ Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

www.google.com
www.yandex.com


CUMHURİYET BİR DEVRİMDİR

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

Cumhuriyet,  bir milletin yeniden doğuşudur aslında. Aynı zamanda da  büyük bir devrimdir.

Bugün büyük etkinliklerle kutlanacak olan Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te ilan edilmiştir. Tarihimizde bir dönüm noktası olan  kararla, Türkiye Cumhuriyeti resmi yönetim şeklini de tüm dünyaya ilan etmiştir. Bu olay, 101 pare top atışı ile kutlanmıştır. 2 Şubat 1925 29 Ekim’in bayram olması TBMM tarafından kabul edilmiştir. O günden sonra da Türk Halkı Cumhuriyet Bayramı’nı büyük bir coşku ile kutlamaktadır.

Cumhuriyetle birlikte genç Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Halkı yeni bir sosyal yapıya kavuşmuştur. Cumhuriyet ile birlikte Türk Halkı, kul/tebaa olmaktan çıkarılıp vatandaş/birey olmak hakkına kavuşmuştur.

Daha sonraki süreçte, vatandaşlar yeni siyasal, ekonomik, sosyal ve hukuki  sistemin yapılandırılması vatandaşlar tarafından başarılması gereken işlemlerdir.

Yönetim sistemi, düzen, mülkiyet ilişkileri, hukuk, adalet, gelir dağılımı gibi toplumsal düzeni ilgilendiren ne varsa yeniden yapılandırılacaktır.

Cumhuriyet ile mülkiyet, mülkün temeli adalet, çağdaş eğitim gibi geliştirilebilecek, üzerinde çalışılması gereken yeni bir düzen kurulmuştu. Bu bir devrimin ürünüydü. Tarihin akışı, tarihsel birikim bunun yapılmasını mümkün kılmıştı. Bu uğurda, bir Ulusun bütün olanakları seferber edilmiş, eşine az rastlanabilecek bir düşman koalisyonuna karşı MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI başarılmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, iç ve dış düşmanlarına rağmen milli, demokratik, laik, sosyal bir devlet  yapısını koruyacaktır.

Bu düşünce ve duygularla, 29 Ekim sabahında;

En güzel giysilerinizi giyip, ailenizle bayramlaşmanızı,

Gün boyu yolda karşılaştığınız dostlarınızın bayramını kutlamanızı,

Hatta telefonlar açarak, yazarak Cumhuriyet Bayramını kutlamanızı,

Bir bayram günü yaşamanızı öneriyoruz.

Çünkü bu gün TÜRKİYE CUMHURİYETİ isimli bir DEVLET’in kuruluş günüdür.

Bugün, tüm dünyaya BAĞIMSIZ BİR ULUS olduğumuzu, çocuklarımıza dinimizi, dilimizi, gelenek ve göreneklerimizi, tarihimizi özgürce öğretebilme hakkımızın olduğunu tüm dünyaya kabul ettirdiğimiz gündür.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, Türk Ulusunun başardığını başaramayan pek çok milletin durumuna baktığımızda, Cumhuriyet’in anlamını daha iyi anlayabilmekteyiz.

Atatürk, “ CUMHURİYET REJİMİ DEMEK, DEMOKRASİ SİSTEMİ İLE DEVLET ŞEKLİ DEMEKTİR” diyerek, cumhuriyetle demokrasiyi özdeşleştirmiştir.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” özdeyişi ile de, bir ülkede demokrasinin yerleşmesinin, ancak egemenliğin millete verilmesi ile mümkün olabileceğini dile getirmiştir.

Haydi bayraklarımızı alalım, kutlamalara koşalım. Ailemizle yakınlarımızla bayramlaşalım.

Bugün Cumhuriyet Bayramı. En büyük gün .


ergene üzerine


www.google.com
www.yandex.com.tr



ERGENE VE SORUNLARI

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

Ergene denilince hemen herkesin aklına, Trakya’nın kirliliği bir türlü önlenemeyen akarsuyu gelir.
Yıldız dağlarından doğan, beş km sonra zehre dönüşen, Saray, Çerkezköy, Çorlu’dan geçerken sıvı ama ne rengi, ne içeriği akarsuya benzemeyen bir Ergene’nin 280 km uzunluğu ve yedi kolu bulunmaktadır.
Yakın zamana kadar, kirliliğin kaynakları arasında  EVSEL ATIKLAR da olduğu iddiası da diğer faktörlerle birlikte değerlendiriliyordu.
Geçen gün, Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı, çok net bir şekilde, “ARTIK ERGENE’YE ARITILMAMIŞ HİÇ BİR EVSEL ATIK VERİLMİYOR” dedi.
Toplantıda, Ergene Havzasını ve Ergene nehrini hafızamdan taradım.
   
Fotoğrafta görüldüğü gibi, akarsu rengini kaybetmiş durumda olan Ergene için uzun yıllardır, Hükümet tarafından kirliliğin giderilmesi için çeşitli projeler uygulanmaktadır.
Bunlardan birisi, Çakmak Barajı suyunun Ergeneye ulaştırılmasıdır.  DSİ yetkilileri, Trakya’nın GAP’ı olarak da adlandırılan bu proje ile Uzunköprü, Meriç, Havsa ve Pehlivanköy bölgesinde 67 köye ait arazilerin sulanacağını, ayrıca, Çorlu – Çerkezköy’e ulaşarak Ergene Havzasının kirliliğinin giderilmesine de katkı sağlayacağını ifade etmişlerdir.
Ancak, yerel yönetimlerin başkanları bu hedeflere kuşkuyla bakmakta, hatta DERİN DEŞARJ  adı altında yapılan, tüm organize sanayilerdeki atık suların toplanarak Marmara’ya aktarılması projesi ile Marmara Denizinin de tehdit altında olduğu ileri sürülmektedir. Şöyle ki, Ergene nehrinden akın suyun yüzde yetmiş beşinin atıklardan oluştuğu, bunları alıp Marmara’ya aktardığımızda, geriye yüzde yirmi beş oranda kalan suyun yaz aylarında kuruma tehlikesinin bulunduğu bildirilmektedir.
Sorun, zehir olarak akmakta olan su ile birlikte toprağın da temizlenmesidir. Zira, tarımsal alanlarda suyun kullanılması, bölgede kanser vakaların patlamasına neden olduğu düşüncesi de yaygındır.
Suyun hızlı aktığı yerlerde oluşan köpüklerden, kimyasal atıkların varlığı hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Bir milyon civarında nüfusun yaşadığı  Ergene havzasında, bu sular pek çok yerde tarım arazilerinin sulanmasında da kullanılmaktadır.
Bu konu ile ilgili olarak ciddi bir belgesel film yapıldığı fakat halkla paylaşılmadığı ifade edilmektedir. Pınarhisar ve Lüleburgaz’da kirliliğin en yüksek boyutlarına ulaştığı görülmektedir. Nihayet, Ergene’nin Meriç ile buluştuğu Uzunköprü’de, köprünün altındaki köpüklerin, aynı zamanda ağır bir koku da yaymakta olduğu gözlenmektedir. Ergene bu haliyle, Meriç’le birleşmekte ve Saroz körfezine karışmaktadır.
 
KONUYA FARKLI AÇILARDAN BAKMAK GEREKİYOR
Ergene havzasına bakıldığında, nehrin Bulgaristan sınırından başlayan, ormanlardan beslenen sayısız su kaynakları ile güçlenerek, havzayı boydan boya aşarak, Meriç nehri ile birleştiğini görmekteyiz. Pek tabii olarak Istranca ormanları yağmurları ve yer altı su kaynakları, Ergene’nin varlık nedenidir gibi geliyor bize.
Ergene nehrinin 30 yıl önceki debisi ile bu günümüzdeki debisinin karşılaştırmalı bir inceleme ile elde edilecek sonuçların da değerlendirilmesi yerinde olacaktır.
Ancak, zaman içinde çok önemli iki olayla karşı karşıyadır Ergene.
Birincisi, İstanbul’un su ihtiyacının karşılanması amacıyla, Istranca ormanlarındaki irili ufakla göletler birleştirilerek Terkos gölüne taşınmıştır.
İkinci olarak, Ergene havzasına yoğun olarak su kullanan sanayi işletmelerinin kurulmasına izin verilmiş, hatta teşvik edilmiştir.
  1. Terkos Gölüne Su Taşınması:
Hızla artan İstanbul nüfusunun su ihtiyacının karşılanması için yapılan kaynak araştırmaları, en uygun kaynağın Istranca  Dağları’nda bulunan dereler olduğunu göstermiştir.
Bunun üzerine, 1995 yılında. Düzdere, Büyükdere ve Kuzuludere isimli 3 adet baraj yapılarak su tutulmaya başlandı. Bu barajlarda tutulan sular,tünellerle Terkos gölüne aktarılmaya başlandı.  Halen, Sultanbahçe, Elmalıdere barajlarının da ilavesiyle 5 barajdan İstanbul’a su aktarılmakta, yakın zamanda ek tünel ve barajlarla günlük 700 milyon metreküp su alınabilmesine ilişkin planlar yapılmaktadır.
Elbetteki, tarih boyunca su sorunları ile karşılaşmış, Bizans döneminde bile su kemerleri ile ünlenmiş olan, İstanbul metropolünün su gerensinimmi çok önemlidir.
Bununla birlikte, Istranca ormanlarında oluşan su kaynaklarının, hiç değilse yağışların yoğun olduğu dönemlerde zaman zaman Ergene’nin beslenmesi için bırakılması kanımızca mümkün ve gerekli görülmektedir.
 
Havadan çekilen filmlerde, Istrancalar’dan İstanbal’a su taşıyan, çoğu zaman yerin altından giden, bazı kısımlarda yer üstüne çıkan tüneller, eşsiz doğa güzelleri arasından izlenmekte, Yalıköy’den Terkos gölüne dökülen bölüm muhteşem bir manzara oluşturarak göldeki su seviyesini yükseltmektedir.
  1. Ergene Havzasında Sanayi
İstanbul’un esasen yetersiz olan arazilerinin gelişi güzel kullanılması sonunda, zaman içinde daha geniş büyüklükte arazilere ihtiyaç duyan sanayiciler, yakınlığı nedeniyle bazı bölgelerde tarım topraklarında verimliliğin azaldığı gerekçesiyle, pazara yakın ve ham madde temininde kolaylıklara sahip Trakya’da sanayi tesisleri kurulmasına izin almayı ve hatta teşvik çıkarmayı başarmışlardır.
Velimeşe, Yulaflı, Veliköy, Türkgücü, Büyükkarıştıran, Misinli, Evrensekiz, Ahmetbey, Kofçaz, Kavaklı bölgelerinde yoğun olarak OSB (Organize Sanayi Bölgeleri) ve Bağımsız Sanayi Tesisleri kurulmuştur. Bunların sayıları tahmin edilenin çok üzerindedir ve tesislerin su ihtiyacı, yer altı kaynaklarından karşılanmaktadır.
Sayıları binli rakamlara ifade edilebilecek bu işletmelerden;
  • Tekstil ve Konfeksiyon Sanayii
  • Deri Sanayii
  • Meşrubat, Kola ve Bira Sanayii,
Gibi önemli bir bölümü yüksek oranda su kullanan tesislerdir.
Tekstil ve Deri Sanayiinde kullanılan ham maddeler, boya, nişasta, deterjan gibi bol miktarda zehirli maddeler içeren  çok karışık ve değişik tehlikeli atıklar oluşturmaktadır.
Bunlar, yörede hava, toprak, su kirliliğine neden olmaktadır.
  1. KİRLİLİK DENETİMİ
Büyükşehir Belediyesi yetkililerinin mümkün olduğunca denetimlerini aralıksız sürdürdükleri, ancak, özellikle OSB bünyesinde yer alan işletmelerin statü farklılıkları etkin denetim yapılmasına olanak vermediği  ifade edilmektedir.
Sanayi kuruluşlarının su ihtiyaçlarını, yer altı kaynaklarından kullandıkları, bölgede sanayileşme ile birlikte yer altı sularının seviyesinde düşmeler meydana geldiği,
Ergene’nin debisinde 1995 yılı öncesine göre önemli debi düşüklüğü gözlendiği,
Halen, Ergene nehrinde akmakta olan suyun, yüzde 75’inin sanayi kuruluşları atıklarından, yüzde 25’inin su kaynağından oluştuğu,
Derin deşarj ile sanayi kuruluşlarının atıkları Marmara Denizine ulaştırılabilirse yaz aylarında Ergene nehrinde yer yer kurumalar görülebileceği,
İleri sürülmektedir.
Denetimlerin, İl Çevre Müdürlüğü ve Büyükşehir Belediyesi Çevre Dairesi Başkanlığınca oluşturulacak özel bir ekiple, işletmelere her türlü kaynaktan giren su ile arıtma ve sair yolla çıkan suyun karşılaştırılmalı olarak denetlenmesinin yerinde olacağı düşünülmektedir.
Buna bağlı olarak, Bölgede sanayileşme nedeniyle artan göçlerin tetiklediği nüfus artışı ve hayvancılıktaki gelişmeler de zaman içinde içme suyu talebinde artışa neden olmaktadır.
Bu itibarla, baraj ve gölet gibi tesislerle su tutulmasının  artırılması, su konusunda makro düzeyde araştırmalar yapılması gerekmektedir.
Bu konuda, Trakya Kalkınma Ajansı, Trakya ve  Namık Kemal Üniversitelerine de önemli görevler düşmektedir.
şk.

askerlik fotolar


www.google.vom
www.yandex.com.tr

ŞAHABETTİN KÜÇÜKYAZICI  ASKERDE.
"Hv.İnd. Tug. ve Kıbrıs Barış Harekatı"

Kıbrıs semalarında

Savaş Sonrası 
Kıbrıs'ta

Şehitlik Ziyareti


Kıbrıs Günleri
Teğmen Oldum.

15 Şubat 2019 Cuma

HAKKIMDA


www.google.com

 www.yandex.com.tr


Şahabettin KÜÇÜKYAZICIŞahabettin KÜÇÜKYAZICI

Tel:       0 (532) 3918302
 Merkez Mah. Oktay Cebeci Sok.
No:21 Daire:1134381 Şişli / İstanbul
E-mail: skucukyazici@yahoo.com
www.gazeteistanbul.
  KİŞİSEL BİLGİLER
Doğum Yeri      :         Kargı/Çorum
Doğum Tarihi      :        01.10.1946
Uyruğu             :         T.C.
Medeni Hali      :         Evli, 2 Çocuklu
Askerlik            :        Yedek Subay- 1974 Kıbrıs Barış Harekatına katıldı.
                                 (Üstün Hizmet Madalyası Sahibi)
Eğitim               :       İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi (1971)
                                 Anadolu Üniversitesi Lisansüstü Programına devam etti.(1993)
                               
Yabancı Diller     :      İktisat Fakültesi  Lisans eğitimi sırasında 4 yıl Fransızca eğitimi yanında, Fransız Kültür
                                 Merkezinde kurslara devam etmiş, Tekel Yabancı Diller Eğitim Merkezinde de İngilizce                                  
                                 eğitimi almıştır

2017   -                             Gazete İstanbul (internet) Genel Yayın Yönetmeni.
2014 – 2017               Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Teftişi Kurulu Kurucu Başkanı ve Danışman
                                 (2017 yılında istifa ederek ayrılmıştır.)
2002 - 2005                Tekel A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı olarak emekli olmuştur.
1998 – 2002               Tekel A.Ş. Pazarlama ve Dağıtım Müessese Müdürü
1995 – 1998               Tekel Genel Müdürlüğü Başmüfettişi
1994 – 1994               Tekel Genel Müdürlüğü Alkollü İçkiler Müessese Müdür Yardımcısı
1993 – 1994               Tekel Genel Müdürlüğü Eskişehir Başmüdürü
1991 – 1993                Tekel Çanakkale Kanyak Fabrikası Müdürü
1976 -  1991               Tekel Genel Müdürlüğü Müfettişi     
1973 -  1975               Yd.Sb.Okulu ve Hava İndirme Tk.Komutanı
1971 -  1972               Türkiye Elektrik Kurumu Memuru               
                               
EĞİTİM VE SEMİNERLER
2014 – 2017              Mahalli İdareler konusunda incelemeler.
1998 – 2002              Yurt içi ve Yurt Dışı Fuarlar
                                 Pazar araştırmaları değerlendirilmesi, Yönetim Kuruluna sunulması
                                 Berlin, Moskova, Bağdat, Sudan ,  İzmir ve pek çok fuarda Tekel Standlarının yönetimi.
                                 USA  Yaprak Tütün Alım sistemi ile ilgili inceleme.
1988 – 1989               Philip Morris Avrupa (Lausanne)
                                 -     Sigara, üretim – pazarlama ve dağıtımı inceleme.
                                 -     Pazarlama  ve satış sistemleri kurs.                                      
2000 – 2001               RGA Yönetim Danışmanlık Ltd. Şti. Ve Diğer özel seminerler.
-          Müşteri hizmetleri yönetimi
Etkinlikler            :     *Bakırköy Çevre Dostları Derneği ve SDD İstanbul, CHP Şişli
                                   *İktisat Fakültesi  Mezunlar Cemiyeti
                                   *Türkiye Muharip Gaziler Cemiyeti

Doğum Tarihi   :        01.10.1946
Doğum Yeri      :         Kargı/Çorum
Uyruğu             :         T.C.
Medeni Hali      :         Evli, 2 Çocuklu
Askerlik            :        Yedek Subay- 1974 Kıbrıs Barış Harekatına katıldı.
                                 (Üstün Hizmet Madalyası Sahibi)
Eğitim               :       İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi (1971)
                                 Anadolu Üniversitesi Lisansüstü Programına devam etti.(1993)
                               
Yabancı Diller     :      İktisat Fakültesi  Lisans eğitimi sırasında 4 yıl Fransızca eğitimi yanında,                                             Fransız    Kültür   Merkezinde kurslara devam etmiş, Tekel Yabancı Diller                                           Eğitim  Merkezinde de İngilizce  eğitimi almıştır.          
                                      
 İŞ TECRÜBESİ

       Tekel ürünlerinin (sigara, alkollü içkiler, tuz, çay, kibrit)  yurtiçi satışı ve ihracatı ,
Alkollü İçkiler üretimi, yaprak tütün pazarlama ve ihracı konularında yönetici olarak
Görev yapmıştır.
        Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi kuruluş çalışmalarında Teftiş Kurulu Başkanı olarak
Bulunmuş, 3 yıllık görev süresi içinde mahalli idarelerle ilgili incelemelerde bulunmuştur.
                                   

Etkinlikler            :     *Bakırköy Çevre Dostları Derneği ve SDD İstanbul, CHP Şişli
                                   *İktisat Fakültesi  Mezunlar Cemiyeti
                                   *Türkiye Muharip Gaziler Cemiyeti

Yabancı Diller     :      İktisat Fakültesi  Lisans eğitimi sırasında 4 yıl Fransızca eğitimi yanında, Fransız
                                kültür Merkezinde, kurları devam etmiş, Tekel Yabancı Diller Eğitim Merkezinde 
                                İngilizce eğitimi almıştır.