29 Şubat 2020 Cumartesi

ANILARIM 15 - ŞAHABETTİN KÜÇÜKYAZICI

yandex.com.tr


ANILARIM 15

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI 

ONBEŞİNCİ BÖLÜM
İstanbul Bira Fabrikası –Samsun-Nakliyat Grubu


Tekel, özel kanunla kurulmuş Katma Bütçeli bir idare idi. Sayıştay denetimine tabi olması yöneticilerin sosyal işlere kaynak ayırmasını zorlaştırıyordu. Buna rağmen, Sümerbank, Etibank gibi iktisadi devlet teşekkülleri kadar olmasa da, kamp, spor tesisi yatırımları yapabiliyordu. Sendikaları toplu sözleşmelerde işçiler için sosyal tesis yapılmasını talep ediyor, bazen de yönetim kurum içi olanaklarla dinlenme tesisleri yapabiliyordu. Bizde tatillerimizde kurum sosyal tesislerinden yararlanma imkanı buluyorduk. Ayvalık Tuzlası arazisindeki kampımız, Erdek sahilinde sendika kampı, deniz kıyısında olan idare binaları bünyesinde konuk evi statüsündeki tesisler Tekel mensupları için fazla masraflı olmayan tatil için fırsat oluyordu. Bora Ayvalık kampını çok seviyordu. Mutlaka her yıl bir dönem gidilirdi. Ben iş durumu nedeniyle fırsat bulamasam bile, annesi, babaannesi mutlaka oraya götürürdü Bora’yı.
Yaz turnesi sonunda İstanbul’a döndüm. Yeni eve taşınmıştık. Güneş küçük, Bora Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlanacaktı. Yeni evimiz kalorifersiz olduğu için odun kömür temini, bazı küçük onarım işleri, mevzuat çalışması, yazdan kalan rapor eksiklikleri, derken kış programını aldık. İki müfettiş arkadaşla müşterek, İstanbul Bira Fabrikası teftişi.
Cemal Savaşkan ve Hüseyin Orhan ile birlikte sayımları yaparak teftişe başladık. Fabrika Müdürü teftiş kökenli Osman Olçun üstadımız, son derece çalışkan titiz bir Müdürdü. Teftiş süresinde her konuda bize yardımcı oldu.
Fabrika, teknolojisi eski, kuruluş yeri itibariyle şehir içinde kalmış, su kaynakları yetersiz, bina ve makineleri eski, yönetim ve üretimi zor yüz yıllık bir işletme idi. Personel heyecanını kaybetmiş, hiçbir konuda gereken titizliği göstermiyordu. Çoğu zaman üretimle ilgili tüketicilerden şikayetler geliyor, özel sektörle rekabet konusunda sıkıntılar yaşanıyordu. Zaten, uzun süre dayanamadı, Bira üretimi durduruldu. İşletme Binaları İstanbul Pazarlama ve Dağıtım Başmüdürlüğüne tahsis edildi
1982-1983 yılları tesadüf olmadığını düşündürecek kadar, ASALA isimli örgütün, Türk Dışişleri mensuplarını hedef alan suikast olaylarına sahne oldu. Türk Milli Emniyeti sistemli bir çalışma ile bu örgütün faaliyetleri ile mücadelede başarı sağladı.
Askeri yönetim dönemi sürmekte, Türkiye zor ekonomik koşullar altında, siyasi istikrarsızlıktan kurtulmaya çalışıyordu. 1982 Anayasası hazırlanarak, halk oylamasına sunulmuş, büyük bir çoğunlukla kabul edilmişti. Askerler demokratik düzene bir an önce geçilmesini istiyorlardı. Mayış/1983 te yeni dönemin ilk siyasi partisi kuruldu. Milliyetçi Demokrasi Partisi. Buna Anavatan Partisi ve Halkçı parti izledi. Bir yandan da Erdal İnönü liderliğinde Sosyal Demokrat Parti çalışmaları sürüyordu. Ancak, askerler demokrasiye geçilsin demelerine rağmen, yeni demokratik yapıyı da şekillendirmek girişiminden bulunmaktan geri durmadılar. Kurucuları incelediler Vetolar yaptılar. Bununla birlikte yeni dönem şekillendi. Kasım/1983 de seçimler yapılacaktı.
Teftiş çalışmalarımızı sonunda önemli bir olumsuzlukla karşılaşmadık. Raporlarımızı mercilerine verdik, Fabrikadan ayrıldık.
Yaz dönemi çalışmaları için Karadeniz bölgesinde idim 1983 yazında.
Bora, Anadolu Lisesi sınavlarına girecekti. Turneye çıkmadan önce, Bora ile yakından ilgilenebilmek için Cevizli Tekel kampı erken dönemi için talepte bulundum. Yıllık iznimi kullandım. Bir dönem kalıp, Bora için sınav öncesi son hazırlıklarını tamamladık. Bora sınavlara girdi, Onu da yanıma alıp Samsun Yaprak Tütün Teftişi için yola çıktık.
Samsun Yaprak Tütün İşletmeleri çok büyüktü. 1979 yılında işletme depoları yangın geçirmiş hala izleri duruyordu. Yangın Teftiş Kurulumuz tarafından incelenmişti. İşletmeye Tuncay Mataracı’nın talimatıyla üç bin işçi alınmıştı. Usulsüzlük yapıldığı şikayetleri ile ilgili olarak daha önce Nahit Dilben ile müşterek inceleme yapmıştık. Bu nedenle teftişte bu konuda yeni inceleme yapma gereği kalmadı.
Samsun, hafta sonları denizden yararlanma imkanı da olan bir ilimizdi. Karayolları ve DSİ’nin kampları vardı. Hafta içi dahi mesai saati dışında veya akşam yemekleri için gitme olanağımız vardı. Doğum yerim olan Kargı’ya yakın olması nedeniyle Bora’nın sünneti işini de burada hallettik. Eşim ve çocukları Okullar açılmasına yakın İstanbul’a bıraktım. Benim Samsun’dan sonra, Ordu ve Giresun teftişlerim de vardı.
Samsun demek Tekel demekti o tarihlerde. Sigara Fabrikası; Yaprak Tütün işçileri , Başmüdürlük çalışanları akşam olunca şehirde olduklarından nereye gitseniz bir Tekel mensubu ile karşılaşmanız mümkündü. Akşam Çiftlik caddesinde, hafta sonu denizde yüzerken, merhaba müfettiş bey diyenlerle karşılaşıyordum. Çiftlik caddesi demek Balkaymak Dondurma demekti aynı zamanda. Bu arada Samsun Fuarını da unutmamak gerek. Uzun yıllar Karadeniz’in tek fuarı oldu. Tekel de burada reyon açmıştı. Bir seferinde, meşhur halkacıların standında, eşim her attığında bir sigara kazanınca, halkacı eşimin oynamasana izin vermedi. Bir kez de ben denedim. Beş halka da boşa gitmişti.
Necat Kırıkçı arkadaşımız Samsunlu olduğu için oradaki arkadaşları ile tanıştırmıştı. Teftiş süresince onlarla arkadaşlık ettik. Ekrem Karpat üstat bir başka iş için geldi bir süre kaldı. Eşimin izin süresi dolmakta olduğundan çocuklarla birlikte İstanbul’a döndüler. Zaten, Anadolu Liseleri sınav sonuçları açıklanması yaklaşmış, Bora yeni okuluna kayıt olacaktı. Bir süre sonra, Kardeşim Bora’yı Cağaloğlu Anadolu Lisesine kaydettirdiklerini bildirdi. İstanbul Erkek ile aynı programı uygulayacaklarmış, eğitim dili Almanca olacakmış dediler. Bora’nın Anadolu Lisesi kazanması ailemiz için sevindirici oldu. Eğitim ve geleceği için önemli bir basamak başarılı sonuçlanmıştı.
Samsun Yaprak Tütün İşletmesi Müdürü Ertan Pala da çalışkan, mesleğini seven birisi olarak, İşletme yönetiminde gerekli özeni gösteriyordu. Teftiş çalışmalarımı tamamlayıp İstanbul’a döndüm.
İstanbul’da kış dönemi teftişi çalışmaları için, Nakliyat Grubu teftişinde, dört müfettiş arkadaş birlikte görevlendirilmiştim. Genel Müdürlük ünitelerimizin teftişlerine yeni Genel Müdürümüz büyük önem veriyordu.
Tekel Nakliyat Grubu, taşıma kapasitesi, araç sayısı bakımından uluslar arası sıralamalarda yer alacak çapta, İrili ufaklı 700 üzerinde kamyona, binek araçlarına, deniz motorları, kosterlere sahip bir işletme idi. TCDD ile özel anlaşmalarla belirlenen hatlarda Tekel tarafından yüklenip boşaltılan özel vagonlara sahipti. Bütün bunlardan başka, idare araçlarının yeterli olmadığı durumlarda sözleşmeli ve tarifeli taşımaları organize eden bir şubesi ile İdare araçlarının onarımlarını büyük ölçüde gerçekleştiren bakım onarım atölyeleri vardı.
Türkiye çapında yedi sigara , İki kibrit , yirmi dolayında içki fabrikası, bir o kadar yaprak tütün işletmesi, tuzlalar, vergisiz satış mağazaları için, ham madde, mamul madde taşımalarını gerçekleştirirdi. Yedi yüz civarında satış ünitesine, mamulatın aşırı stok yapılmadan, her çeşit ürünü bulundurabilecek bir sistemle on yıllarca başarı ile taşımayı gerçekleştirmiş bir örnek ünitemizdir. Tahmin edileceği üzere, iştigal konumuz olan sigara ve içki tüketicileri tarafından günlük olarak satın alınan, bu nedenle de periyodik olarak temini gereken ürünlerdir. Buna rağmen, Tekel tedarik konusunda faaliyet gösterdiği dönem içinde sürekli başarılı olmuştur. Bunda Nakliyat Grubunun katkısı yüksektir.
Hatta, araçların mamulat bıraktıktan sonra dönüşlerinde boş kalmaması için, karton kutu, kasa ve sair yeniden kullanılabilir boş kapların da işletmelere ulaştırılması gerçekleştirilmiş, büyük bir tasarruf sağlamıştır.
Nakliyat Grubu teftişimiz oldukça hareketli geçti. Normal teftiş çalışmaları dışında, bazı işlerle ilgili olarak soruşturma açılması gerekti. Soruşturma kapsamına üst düzey memurların bazıları da karıştı. Sonunda çalışmalarımız tamamlanmış, 1984 yaz dönemi teftiş ünitelerimize hareket için vedalaşıp ayrılmıştık.
DEVAM EDECEK







27 Şubat 2020 Perşembe

ANILARIM - 14 / ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM



google.com

ANILARIM14- ONDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI 

Tokat -Tekirdağ - Edirne


Askeri yönetim, silahlı kuvvetlerin geleneği çerçevesinde kendi bilgi ve görgüsü dahilinde Ülkede huzur ve güveni temin etmek, ekonomik durumun düzelmesini sağlamak için çalışmaya başlamış, Ordunun savun gücünün etkilenmemesi bakımından, en kısa zamanda demokratik parlamenter sisteme dönülmesini amaçladığını açıklamıştı. Sivil bir hükümet kurulmuş, anayasa yapmak için Danışma Meclisi oluşturulmuştu. Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, yasama görevini de üstlenmişlerdi.
Anarşi ve terör hız kesmiş, ancak İhbar ve şikayetler başlamıştı. Tekel’de bu furyadan nasibini aldı. Teftiş Kurulu mensuplarının bile dahil olduğu soruşturmalar yapıldı. Genel Müdürlük bünyesinde, yaklaşık 40 kişinin görevleri ve görev yerleri değiştirildi. Yeni Bakanımız Cafer Tayyar Sadıklar, Merkez Bankası Başkanlığı, üniversite öğretim üyeliği yapmış deneyimli bir bürokrat olması, Tekel’in yeni yönetimden fazla olumsuz etkilenmemesini sağladı. Hızla, işletmelerin ıslahı, üretim düşüşlerinin önlenmesi çalışmalarına yönelmemiz mümkün oldu. Kurum içinden yetişmiş birisi, Niyazi Sürenkök üstadımız Genel Müdürlüğe atanmıştı. Bu herkes için iyi olmuştu.
Teftiş Kurulu olağanüstü dönemlerde alışılmış artan iş yüküne rağmen etkili ve verimli şekilde çalışmaya gayret ediyordu. Kış dönemi için İstanbul Başmüdürlüğü teftişine dört müfettiş arkadaşla birlikte başlamıştık.
Müteahhide verdiğmiz, Haznedardaki arsamızın inşaatı yavaş ilerliyordu. Müteahhit ekonomik krizi gerekçe gösteriyordu, biz noter kanalı ile uyarı yapıyorduk. Zira, Ümraniye İlkokulu kalabalık ve eğitim düzeyi, Bora’nın Anadolu Lisesi sınavlarına hazırlanmasına yeterli gelmiyordu bize.
İstanbul Tekel Başmüdürlüğü son yıllarda ikiye ayrılmıştı. Biz Rumeli Yakasını teftiş ediyorduk. Bu ünite, 36 satış Deposu, Bira Tevzi Müdürlüğü, Alkollü İçkiler Dağıtım Müdürlüğü, 3 Satış, 1 Karavan ve 1 Merkez Deposu, Büyükçekmece, Silivri, Çatalca Müdürlüklerinden oluşan bir ünitemizdi. Teftiş tarihi itibariyle on yedi bin bayisi bulunmakta, kendi sorumluluk bölgesinde fuarlara katılmakta ve çeşitli tanıtım faaliyetlerinde bulunmakta idi. Çalışmalarında, çok sayıda kamyon, kamyonet kullanmakta, satış işleri dışında, kamu adına tütün ve alkollü içki kaçakçılığı takip ve dava takip işleri olan bir ünitemizdi.
Teftiş çalışmaları yanında, depolarda meydana gelen soygun ve diğer inceleme soruşturma işlerimiz de oluyordu.
Geçmişteki kargaşa ortamından aşırı rahatsız olan toplum, yeni döneme alışmaya çalışıyordu. Herkes, yıllardır sebepsiz yere insanların birbirlerini öldürecek kadar kin ve nefretle nasıl haşır-neşir olduğunu anlamaya çalışıyordu. 1980 tarihinin huzur ve barış ortamının kurulması için bir milat olmasını diliyordu.
Terör nedeniyle yıllardır kara yolu ile tatile gelemeyen yurt dışında çalışan işçilerimiz, sınır kapılarından girmeye başlamış, vergisiz satış mağazalarında yoğunluk yaşanıyordu. Dış ve Vergisiz Satışlar Grubu mağazaların denetiminde güçlük çektiğinden bahisle Teftiş Kurulundan destek istemişti. Genel Müdür de bu talebi uygun görmüş, bazı arkadaşlarımıza mağazalarda satışların düzenli yapılmasına nezaret görevi verilmesine Müfettişler Derneği olarak karşı çıkıyor, bunun idari bir görev olduğunu savunuyorduk.
Nisan ayında yeni bir çocuk sevinci yaşamıştık. 25 Nisan 1981 tarihide bir kızım oldu. Adını Güneş verdik.
Mayıs ayına gelmiştik. Yaz dönemi programında, Tokat Başmüdürlüğü, Niksar, Turhal, Tokat Şarap Fabrikası vardı. Başmüdürlük ve Şarap Fabrikası şehir dışında, Sivas yolu üzerinde idi. Bina ve ambarları yeterliydi. Sayımları takiben teftiş çalışmalarım sürerken, Bakanlık Müfettişlerimizden Zeki Gül, bir soruşturma için geldi. Onun inceleme konuları bende de vardı. Durumu Başkanlığa ilettim, Bakanlığın inceleme yaptığı bir konuda, mükerrer iş yapılmasına gerek bulunmadığı cevabını aldım. Zeki üstatla da iyi anlaştık. Bir ay kadar birlikte çalıştık. O işlerini bitirip ayrıldı.
Çalışma saatleri dışında kenti geziyordum. Çoğu zaman, Satış Şefi Alı Çataloluk bana eşlik ediyordu. Bağlı idareler yolculuklarımda, Başmüdür ve Fabrika Müdürü de binimle geliyordu. Niksar’a giderken, bir türküden esinlenerek, bol ağaçlık olacağını düşünmüş, ağaçlar nerede diye sormuştum. İkinci kez sorunca, Fabrika Müdürü “fidanlar evlerde müfettiş bey” dedi. Bir süre sonra türkünün devamını hatırlamıştım. Biraz gülünç olmuştu ama, sormuş bulundum.
Tokat’ta bulunup, Gümenek’te Tokat Kebabı yemeden olmazdı. Temmuz ayında Ramazan başlamıştı. Seyahat şartları içinde oruç tutamıyordum. Bir gün, bakkaldan yiyecek bir şeyler almak istedim, bakkal satmadı. Lokantaya gittim. Yemek kalmadı dedi. Sonra öğrendim ki, Ramazan ayında gündüz yemek-içmek gizli yapılırmış.
Niksar’da işlerimizi yaptık. Bir eczacı tanıdığımız vardı Onu ziyaret ettim. Yakındaki tarihi kalıntıları gezip döndük. Tokat kültürü çok zengin, kalesi hala ayakta idi. Ali Paşa Hamamı hikayesi ilginçtir. Cami inşaatı sırasında bir işçi uzun süre duvara taş koymamış. ali Paşa öfkeyle adamı çağırtmış. Sebebini öğrenince, emir vermiş, önce hamam yapılacak, sonra cami bitirilecek demiş.
Sigara Fabrikası inşaatı uzun zamandır sürüyordu. Fabrika için yapılan kamulaştırmaların hemen hesi dava konusu olmuştu. Bu nedenle Başmüdürlük bünyesinde bir avukat istihdam edilmişti. Avukat Naci Yılmaz, çalışkan ve bilgili birisi idi.
Diren şaraplarının sahibi Vasfi Bey, CHP il başkanlığı yapmış birisi idi. Ziyaretine gittim. Ortak anılarımız vardı. İşletmenin şarap üretiminin, bir ara mahalli siyasetçiler tarafından engellenmek istendiğini, zorunlu olarak meyve suyu üretimine başladıkların anlattı.
Turhal Şeker Fabrikası içinde, Tekel tarafından işletilen İspirto Fabrikası vardı. Turhal ve İspirto Fabrikası denetimlerini de yaptım. Tokat –Turhal arasında demiryolu bağlantısı yoktu.
Yapılmakta olan Sigara Fabrikasının ham madde ve üretim nakliyesini de düşünerek, diğer Fabrikalarımızda olduğugibi, Fabrikayı demiryoluna bağlayacak 45 kilometrelik hat yapılması içinde Öneri Raporu yaptım. Aynı zamanda, günlük banliyö seferleri de yapılarak, köylülerin tarlalarına hızlı ve kolay gidip-gelmesinin bölge ekonomisine olumlu katkısı olacağını hesaplamıştım.
Turne dönüşü, minik kızımız büyümeye başlamış, evimizin neşesi olmuştu. Fakat Bora’nın Anadolu Liselerine hazırlanmasını düşünerek, Haznedardaki evimizin inşaatının noksanlıklarını kendimiz tamamlayıp taşınmaya karar verdik. Eşimin tayinini, Bakırköy’e yaptı Sağlık Müdürlüğü, Bora da Zuhuratbaba İlkokulu’na gidecekti. Aynı zamanda, sınavlara hazırlanması konusunda ek ders imkanları sağladık.
Kış boyunca, Vergisiz Satış Depolarında ve boğazda batık bir geminin ambarlarında kaçaktan yakalanmış yüksek miktardakı kaçak sigaraların imhasının, Kibrit Fabrikasının büyük kazanında yakılarak imha işlemine Nihat ile birlikte nezaret ettik. Bu işimiz oldukça uzun sürdü. Kibrit Fabrikasında da incelme görevlerimiz vardı. Böylece 1982 yılına ulaşmıştık.
Teftiş Kurulumuza, Bakanlık kanalıyla Sıkı Yönetim Komutanlıklarından da tahkik edilmesi için ihbar ve şikayetler geliyordu. Bunlardan birisi de Tekirdağ İçki Fabrikası üzüm alımlarında yolsuzluk iddiası idi. İhbar ve şikayetlerin bir kısmı, Müfettiş Cemal Savaşkan ve Cemalettin Demir tarafından bir önceki yıl sonuçlandırılmıştı. Fakat ihbarlar, şişe ve diğer alımlarda da yolsuzluklar bulunduğu iddiaları ile devam ediyordu.
Fabrikada Müşavir Müfettiş Fahir Şensoy bulunuyordu. İnceleme kapsamının genişlemesi üzerine, Başmüfettiş Turgut Akıncı ile birlikte Ben de soruşturma ekibine dahil edildim.
Tekirdağ Fabrikası, uzun yıllar çok ciddi ve verimli üretim yapmış, iyi yönetilen bir işletmemizdi. Bu şekilde gündeme gelmesi şaşırtıcı oldu. Bu arada, Tekirdağ Başmüdürü hakkında da ihbar ve şikayetler vardı. Başmüdür Kadir Bey, Demirel Hükümeti zamanında, Kayseri’ye atanmış, eşyasını yükleyip Kayseri’de göreve başlamak üzere iken, tayin yeri değiştirilmiş, Balıkesir’e verilmişti. Kısa bir süre Abdullah Çakmak Başmüdürlük yapmış, O da satış reyonu satışları ve personele kömür alımı aracılığı konusunda şikayetlere maruz kalmış, yapılan soruşturma sonunda emekli edilmişti. Halen görevde olan Başmüdür hakkında da personel arasında huzursuzluk yarattığı şeklindeki iddialar vardı.
Hem iddialar ağır, hem incelemeler geniş kapsamlı idi. Yoğun bir çalışma ile sonuçlandırdık. Satın alma Memuru E.Y. ve Alımlardan sorumlu Müdür Yardımcısı R.A. görevden uzaklaştırıldı. Raporları Adliyeye intikal ettirildi. Müdür R.E. da Müfettiş Raporu ile başka göreve tayin edildi. Fabrikada iş ve işlemlerin normale dönmesi için, Teftiş Kurulu Başmüfettişlerinden Ekrem Karpat üstadımız Müdür Vekili olarak görevlendirildi. Biz bir süre daha Fabrikada çalıştıktan sonra ayrıldık.
Ancak, Fabrika Müdürü tarafından yolsuzlukları ortaya çıkardıkları ve şikayet ettikleri için, asılsız gerekçelerle başka yerlere nakli istenen, Genel Müdürlük tarafından da tayinleri yapılan personelin tekrar eski grevlerine dönmelerini sağlayacak girişim konusunda yalnız kalmış ve onlar için bir şey yapamamıştım. O arkadaşlarımız uzun yıllar Tekirdağ’a dönemediler. Yolsuzlukları ortaya çıkardıkları için adeta cezalandırıldılar. Bazılarına seneler sonra geri dönme imkanı tanındı.
Bu arada zaten yaz dönemi başlamıştı. Bu yıl bölgem Marmara olduğu için, Kırklareli, Edirne bölgesinde teftiş programları almıştım. Okullar kapanınca, Bora’yı da yanıma alarak Edirne Başmüdürlüğünün teftişi için yola çıktım.
Edirne Başmüdürlüğü, Sanayi Çarşısında, Çıraklık Okulu olarak yapılmış kiralık bir binada hizmet vermekteydi. Öğle yemekleri için her gün şehir içindeki Yaprak Tütün İyşletmesine gidiyorduk. Başmüdürlük bünyesinde, Kapıkule ve Dereköy bölgesindeki vergisiz satış mağazalarının denetim ve satış organizasyonu için Kontrolörlük ihdas edilmişti. Mağazaların kontrolünde bu arkadaşlarımız büyük ölçüte etkili olmaktaydı. Ama Kapıkule giriş kapısında yolcu girişi çok ve yolcuların hemen hepsi vergisiz satış mağazasından indirimli ürün almak haklarını kullanmak istiyorlardı. Ürün yetiştirmek bir yana, para üstü bulmakta büyük sıkıntı çekiyordu memurlar. Ayrıca izdiham oluşuyordu. Kontrolör arkadaşlar Faik Bey ve Gül Ercan Hanım da ellerinden geldiği kadar yardımcı oldular, yolcuların sıraya girmesi için turnikeler yaptırıldı. Bozuk para yerine ucuz fiyatlı ürünler verildi, Belediye gezici WC yaptırarak, gümrük işlemleri için sırada ekleyenlere hizmet verdi. Yaz tatili böylece atlatıldı.
Edirne teftişinden sonra, Kırklareli Müdürlüğü teftişine başladım. Üsküp köyünde az da olsa tütün ekimi devam ediyordu. Kırklareli Yaprak Tütün işlemlerinin teftişi de programıma dahildi.
Bora, Edirne’de bisiklet binmesini öğrenirken düşüp kolunda kocam bir yara açmıştı. Bir iki gün benden sakladığı için de durumu iyi değildi. Annesi, Güneş’le uğraşmakta olduğundan Bora’yı babaannesine bıraktım. Eşim, Ümraniye Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezinde çalışmakta iken mahalleden yetişkin bir kız çocuğu bulmuş gündüzleri Güneş’in bakımında o yardımcı oluyordu. Haznedar’daki evimize gelmesine ailesi izin verdi. Hafta sonları evine izinli gidiyordu. 1982 yaz turnesi programını da bitirmiş, İstanbul’a dönmüştüm.
DEVAM EDECEK



  







25 Şubat 2020 Salı

ANILARIM 13 / ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM 13


ANILARIM 13
ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM-(Teftiş)
Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Adana Sigara Fabrikası olayları ve Antakya Bölgesi soruşturmaları nedeniyle uzun süren yaz dönemi çalışmaları Kasım/1979 tarihinde sona erdiğinde, Ankara’da yeni hükümet kurulmuş, Ahmet Çakmak bizim Bakanımız olmuştu. Müfettişler Derneği olarak kendisine bir ziyaret planladık. Başkanlık izni ile İstanbul’a dönüşü Ankara üzerinden yaptık.
Okullar açılmış, Bora Ümraniye İlkokuluna başlamıştı. Kış dönemi programlarımızı almıştık. İstanbul Başmüdürlüğü’nün bazı satış deposu, Karaköy, Yeşilköy Vergisiz Satış Mağazaları, Kordiplomatik Satış Deposu teftişi ile Ahmet Talay üstatla müşterek olarak Topkapı Antreposunun teftişi vardı.
Topkapı Antreposu, bilinen teftiş ünitelerinde çok farklı idi. Her şeyden önce çok büyüktü. 1974 yılında özel sektör vergisiz satış mağazalarının kapatılması sırasında, Tekel tarafından özel sektörden devir alınmıştı. Bir futbol sahasından daha büyük, iki katlı ve kapısına kadar yüzlerce çeşit yabancı içki ve sigara ile dolu olması yanında , Kapıkule’den Habur’a kadar onlarca vergisiz satış mağazasının günlük ihtiyacı için sevkiyat yapılıyor, aynı zamanda gemi ve TIR ile gümrüklenmek üzere her gün mamulat girişi yapılıyordu. Kısaca tesellüm ve sevkiyatın durdurulması olanağı yoktu. Kapıları mühürledikten sonra, Vergisiz Satışlar Şubesi yetkilileri ile bir toplantı yaptık. Antreponun işleyişi yöntemi iyice belirlendikten sonra, her gün sabah-öğle arası müfettiş nezaretinde giriş ve çıkışların yapılması, öğleden sonra, sayımların kaldığı yerden yürütülmesi konusunda anlaştık.
Antrepo sayımları oldukça uzun sürdü. Sonunda, evrakları alıp Müfettişlik odasında incelemek üzere Antrepodan ayrıldık. O yıllarda içki ve sigara gibi ürünlerin tanıtımı için reklam malzemesi olarak dağıtılması yasal eşantiyonların bulunduğu büyük bir bölme vardı. Antrepo içinde kayıtları bize ibraz edilmeyen buradaki eşyalar çok ilginçti. Fakat üstatla bunlara ilişkin kayıtların da bize verilmesi konusunda ısrarcı olmadık. Sonuçta idarenin de takdir hakkı bulunmalı diye karar verdik.
Antrepo Teftişi bitince, satış depoları ve vergisiz satış mağazaları teftişlerime başladım sırayla.
Ecevit’in bana göre, Halkın 1973 ve 1977 seçimlerinde büyük umutlarla Cumhuriyet Halk Partisine yıllar sonra göstermiş olduğu teveccühe rağmen, ara seçimlerde yenilenen milletvekilliklerini kazanamadığı için küsüp iktidarı bırakması uygun olmadı. Ülkemiz büyük bir dar boğazda idi. CHP kadrolarına ihtiyaç vardı. En önemlisi, halk bu dar boğazdan çıkılması görevini Cumhuriyet Halk Patisine vermişti.
Aslında büyük bir olağanüstü durum yoktu. OPEC , petrol fiyatlarına inanılmaz oranda büyük zamlar yapmıştı. Bu halka anlatılabilirdi. Krizden çıkılması için, CHP içindeki ve bürokrasideki kurmaylara yetki ve görev verilmesi yeterliydi.
Fakat Ecevit, Köy Kent Projelerini, Eğitimde Yeniden yapılanmayı, Köy Enstitüleri hayalini, Toprak İşleyenin Su Kullananın vaatlerini bir anda unutarak, iktidarı bırakıyor, Asrkerle işbirliğine gitmiyordu. Bana göre akıl almaz bir karardı. Ben o yıllarda, hem Partideki odasında, hem Başbakanlıkta eski bir CHP Gençlik Kolu Başkanı olarak dilim döndüğü, gücüm yettiği kadar iki kez anlatmaya çalıştım. Özellikle transfer bakanların müseşarlarının iyi seçilmesi, Bakanlık Teftiş Kurullarına aktif yetki verilmesi konusunda yazılı bir raporum da vardır.
Elbette her şey güllük gülistanlık değildi. 1950 yılında iktidarı ele geçiren, bana göre milli bir ekonomi, milli bir eğitim politikası uygulamayan batılı emperyalistlerin etkisinde kadrolar 1973 yılına kadar uyguladıkları, Türkiye’yi piyasa ekonomisine taşıma politikalarında büyük mesafe almıştı. Yeniden kontrollü ekonomiye geçişi sağlamak için sağlam ekonomi bilgisi gerekiyordu.
Elbette sıkıntılı günlerdi. İşsizlik yüzde yirmilere yaklaşmış, enflasyon yüzde ellilere yaklaşmıştı. Temel tüketim maddeleri karaborsaya düşmüştü. İşgal altındaki Anadolu’da yeni bir umut, yeniden ulusal birlik, tüm dünyanın gıpta ile baktığı yeni bir devlet kuran kadroları iş başına getirmek yerine, ekonomiyi yeniden işler hale getirmek görevi, sosyal demokrat olmayan, piyasa ekonomisinden yana bir azınlık hükümetine bırakılıyordu.
Nitekim, Demirel ekonominin başına tam yetkiyle Turgut Özal’ı getirdi. Bu kadro hiç acımadan, meşhur 24 Ocak Kararlarını yürürlüğe koydu. Türk lirası yüzde 48,6 devalüe edildi.
Kasım/1979 yılında MSP ve MHP de sorumluluktan kaçmıştı. Ekonomik durumu çok kötü gördüklerinden, Demirel’in azınlık hükümeti ile başarısız olacağına mutlak gözüyle bakıyorlardı. Demirel azınlık hükümetine güven oyu verdiler. Ancak, tersi oldu Demirel ekonomide kontrol sağladı.
1980 Yaz programlarımızı aldık. Aydın Başmüdürlüğü ve Kuşadası, Selçuk, Söke idareleri vardı.
Bu arada, Haznedardaki tek katlı bahçeli evimizin arsası için, dört daire karşılığında müteahhitle anlaşmıştık. İnşaat devam ediyordu. Taksitle bir Murat otomobil almıştım. Turneye otomobilimiz ile çıkacaktım.
Aydın Başmüdürlük hizmet binası inşaat halinde, Yaprak Tütün işletmesi ve Başmüdürlük iki ayrı kiralık binada hizmet veriyordu. Yaprak Tütün İşletmesi üst katında bir daire konuk evi olarak düzenlenmişti. İki binanın bulunduğu bölgeler, farklı siyasi grupların kontrolünde idi. Yürüyerek gitmeyecek kadar tedirgindim. Sanki,Kıbrıs'ta iki bölge halkı gibi köşe başlarında karakol olarak kullandıkları kahvehaneler vardı. Birgün sabah, otomobilin camında bir not buldum. Arka camdaki süs köpeğini çıkarmamı, yoksa otomobilimi yakacaklarını ikaz ediyorlardı. Ülkemiz ne hale gelmişti? Notun altında "birde kafasını sallıyor. " yazılıydı.
Son aylarda, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, eski Başbakanlardan Nihat Erim, MHP’li eski Bakan Gün Sazak, Maden İş Genel Başkanı Kemal Türkler, çeşitli suikastlarla öldürülmüşlerdi. Herkes tedirgin, Türkiye diken üzerinde idi.
Kasa ve ambarların sayımında bir sorun yoktu. Ancak, sigara karaborsası devam ediyordu, bunu fırsat bilen yetkili bir memurun, piyasaya usulsüz olarak ürün verdiği sigaraları, bayilere satış yapılmış gibi sahte fatura ile çıkış yapıp, bayi karını zimmetine geçirdiğini tespit etmiştim. İnceleme sonunda durumu Başkanlığa bildirip soruşturmaya başlamak zorunda kaldım.
Bundan başka önemli sorunla karşılaşmadım. Eşim ve oğlum tatil için gelmiş, İstanbul’a dönmüşlerdi. Sonbahar gelmişti. Teftiş noksanlıklarını tamamlamak, raporlarımı yazmakla meşguldüm. Bu ortamda, Ordu hükümete önlem alınması için uyarıda bulunmuş, Demirel yeni olduğunu, kendisinin muhatap alınamayacağını ileri sürerek, konuyu askıda bırakmıştı.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk süresi dolduğundan ayırılmış, kendisine vekaleten TBMM kararı ile İhsan Sabri Çağlayangil’i bırakmıştı.
Meclis yeni Cumhurbaşkanı’nı seçemiyordu. Bülent Ecevit erken seçim için uğraşıyor başarılı olamıyordu. Erbakan Konya mitinginde, irtica meşalesi yakmıştı.
Bir Cumartesi günü henüz konuk evinden ayrılmamıştım. Şehir hoparlör sisteminden kimsenin sokağa çıkmaması duyurusu yapılıyordu. Jandarma Komutanlığını aradım. Telefona cevap veren asker, radyo-televizyon dinlememi söyledi.
Alt kata indim. Bekçiler ihtilal olmuş, ordu yönetime el koymuş dediler. 12 Eylül Askeri hareketi demokratik rejime ara verdiğini ilan etti. Anayasa’yı yürürlükten kaldırdı. Meclisi kapattı. Partileri, Sendikaları, Dernek ve Vakıfları kapatarak çalışmalarına son verdi. AP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı, Muhalefet partisi liderlerini 11 Eylül gecesi evinden alarak Çanakkale’de bulunan Hamzakoy’a sürgüne gönderdi. Ekim 1981’de AP kapatıldı ve mal varlıklarına el konuldu ve hazineye devredildi.
Siyasetçiler hala, ihtilalin Adalet Partisine karşı yapıldığını ileri sürmektedirler.
Teftiş raporlarımın yazımını bitirip, istanbul’a dönecektim.
Bülent ulusu hükümeti kurulmuş, Gümrük tekel Bakanı Cafer Tayyar Sadıklar olmuştu. Askeri yönetimle birlikte, anarşi durmuş fakat, her konuda büyük bir ihbar ve şikayet furyası başlamıştı.
DEVAM EDECEK



Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve iç mekan


ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM-(Teftiş)

gııgle.com
Şahabettin KÜÇÜKYAZICI
Adana Sigara Fabrikası olayları ve Antakya Bölgesi soruşturmaları nedeniyle uzun süren yaz dönemi çalışmaları Kasım/1979 tarihinde sona erdiğinde, Ankara’da yeni hükümet kurulmuş, Ahmet Çakmak bizim Bakanımız olmuştu. Müfettişler Derneği olarak kendisine bir ziyaret planladık. Başkanlık izni ile İstanbul’a dönüşü Ankara üzerinden yaptık.
Okullar açılmış, Bora Ümraniye İlkokuluna başlamıştı. Kış dönemi programlarımızı almıştık. İstanbul Başmüdürlüğü’nün bazı satış deposu, Karaköy, Yeşilköy Vergisiz Satış Mağazaları, Kordiplomatik Satış Deposu teftişi ile Ahmet Talay üstatla müşterek olarak Topkapı Antreposunun teftişi vardı.
Topkapı Antreposu, bilinen teftiş ünitelerinde çok farklı idi. Her şeyden önce çok büyüktü. 1974 yılında özel sektör vergisiz satış mağazalarının kapatılması sırasında, Tekel tarafından özel sektörden devir alınmıştı. Bir futbol sahasından daha büyük, iki katlı ve kapısına kadar yüzlerce çeşit yabancı içki ve sigara ile dolu olması yanında , Kapıkule’den Habur’a kadar onlarca vergisiz satış mağazasının günlük ihtiyacı için sevkiyat yapılıyor, aynı zamanda gemi ve TIR ile gümrüklenmek üzere her gün mamulat girişi yapılıyordu. Kısaca tesellüm ve sevkiyatın durdurulması olanağı yoktu. Kapıları mühürledikten sonra, Vergisiz Satışlar Şubesi yetkilileri ile bir toplantı yaptık. Antreponun işleyişi yöntemi iyice belirlendikten sonra, her gün sabah-öğle arası müfettiş nezaretinde giriş ve çıkışların yapılması, öğleden sonra, sayımların kaldığı yerden yürütülmesi konusunda anlaştık.
Antrepo sayımları oldukça uzun sürdü. Sonunda, evrakları alıp Müfettişlik odasında incelemek üzere Antrepodan ayrıldık. O yıllarda içki ve sigara gibi ürünlerin tanıtımı için reklam malzemesi olarak dağıtılması yasal eşantiyonların bulunduğu büyük bir bölme vardı. Antrepo içinde kayıtları bize ibraz edilmeyen buradaki eşyalar çok ilginçti. Fakat üstatla bunlara ilişkin kayıtların da bize verilmesi konusunda ısrarcı olmadık. Sonuçta idarenin de takdir hakkı bulunmalı diye karar verdik.
Antrepo Teftişi bitince, satış depoları ve vergisiz satış mağazaları teftişlerime başladım sırayla.
Ecevit’in bana göre, Halkın 1973 ve 1977 seçimlerinde büyük umutlarla Cumhuriyet Halk Partisine yıllar sonra göstermiş olduğu teveccühe rağmen, ara seçimlerde yenilenen milletvekilliklerini kazanamadığı için küsüp iktidarı bırakması uygun olmadı. Ülkemiz büyük bir dar boğazda idi. CHP kadrolarına ihtiyaç vardı. En önemlisi, halk bu dar boğazdan çıkılması görevini Cumhuriyet Halk Patisine vermişti.
Aslında büyük bir olağanüstü durum yoktu. OPEC , petrol fiyatlarına inanılmaz oranda büyük zamlar yapmıştı. Bu halka anlatılabilirdi. Krizden çıkılması için, CHP içindeki ve bürokrasideki kurmaylara yetki ve görev verilmesi yeterliydi.
Fakat Ecevit, Köy Kent Projelerini, Eğitimde Yeniden yapılanmayı, Köy Enstitüleri hayalini, Toprak İşleyenin Su Kullananın vaatlerini bir anda unutarak, iktidarı bırakıyor, Asrkerle işbirliğine gitmiyordu. Bana göre akıl almaz bir karardı. Ben o yıllarda, hem Partideki odasında, hem Başbakanlıkta eski bir CHP Gençlik Kolu Başkanı olarak dilim döndüğü, gücüm yettiği kadar iki kez anlatmaya çalıştım. Özellikle transfer bakanların müseşarlarının iyi seçilmesi, Bakanlık Teftiş Kurullarına aktif yetki verilmesi konusunda yazılı bir raporum da vardır.
Elbette her şey güllük gülistanlık değildi. 1950 yılında iktidarı ele geçiren, bana göre milli bir ekonomi, milli bir eğitim politikası uygulamayan batılı emperyalistlerin etkisinde kadrolar 1973 yılına kadar uyguladıkları, Türkiye’yi piyasa ekonomisine taşıma politikalarında büyük mesafe almıştı. Yeniden kontrollü ekonomiye geçişi sağlamak için sağlam ekonomi bilgisi gerekiyordu.
Elbette sıkıntılı günlerdi. İşsizlik yüzde yirmilere yaklaşmış, enflasyon yüzde ellilere yaklaşmıştı. Temel tüketim maddeleri karaborsaya düşmüştü. İşgal altındaki Anadolu’da yeni bir umut, yeniden ulusal birlik, tüm dünyanın gıpta ile baktığı yeni bir devlet kuran kadroları iş başına getirmek yerine, ekonomiyi yeniden işler hale getirmek görevi, sosyal demokrat olmayan, piyasa ekonomisinden yana bir azınlık hükümetine bırakılıyordu.
Nitekim, Demirel ekonominin başına tam yetkiyle Turgut Özal’ı getirdi. Bu kadro hiç acımadan, meşhur 24 Ocak Kararlarını yürürlüğe koydu. Türk lirası yüzde 48,6 devalüe edildi.
Kasım/1979 yılında MSP ve MHP de sorumluluktan kaçmıştı. Ekonomik durumu çok kötü gördüklerinden, Demirel’in azınlık hükümeti ile başarısız olacağına mutlak gözüyle bakıyorlardı. Demirel azınlık hükümetine güven oyu verdiler. Ancak, tersi oldu Demirel ekonomide kontrol sağladı.
1980 Yaz programlarımızı aldık. Aydın Başmüdürlüğü ve Kuşadası, Selçuk, Söke idareleri vardı.
Bu arada, Haznedardaki tek katlı bahçeli evimizin arsası için, dört daire karşılığında müteahhitle anlaşmıştık. İnşaat devam ediyordu. Taksitle bir Murat otomobil almıştım. Turneye otomobilimiz ile çıkacaktım.
Aydın Başmüdürlük hizmet binası inşaat halinde, Yaprak Tütün işletmesi ve Başmüdürlük iki ayrı kiralık binada hizmet veriyordu. Yaprak Tütün İşletmesi üst katında bir daire konuk evi olarak düzenlenmişti. İki binanın bulunduğu bölgeler, farklı siyasi grupların kontrolünde idi. Yürüyerek gitmeyecek kadar tedirgindim. Sanki,Kıbrıs'ta iki bölge halkı gibi köşe başlarında karakol olarak kullandıkları kahvehaneler vardı. Birgün sabah, otomobilin camında bir not buldum. Arka camdaki süs köpeğini çıkarmamı, yoksa otomobilimi yakacaklarını ikaz ediyorlardı. Ülkemiz ne hale gelmişti? Notun altında "birde kafasını sallıyor. " yazılıydı.
Son aylarda, CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, eski Başbakanlardan Nihat Erim, MHP’li eski Bakan Gün Sazak, Maden İş Genel Başkanı Kemal Türkler, çeşitli suikastlarla öldürülmüşlerdi. Herkes tedirgin, Türkiye diken üzerinde idi.
Kasa ve ambarların sayımında bir sorun yoktu. Ancak, sigara karaborsası devam ediyordu, bunu fırsat bilen yetkili bir memurun, piyasaya usulsüz olarak ürün verdiği sigaraları, bayilere satış yapılmış gibi sahte fatura ile çıkış yapıp, bayi karını zimmetine geçirdiğini tespit etmiştim. İnceleme sonunda durumu Başkanlığa bildirip soruşturmaya başlamak zorunda kaldım.
Bundan başka önemli sorunla karşılaşmadım. Eşim ve oğlum tatil için gelmiş, İstanbul’a dönmüşlerdi. Sonbahar gelmişti. Teftiş noksanlıklarını tamamlamak, raporlarımı yazmakla meşguldüm. Bu ortamda, Ordu hükümete önlem alınması için uyarıda bulunmuş, Demirel yeni olduğunu, kendisinin muhatap alınamayacağını ileri sürerek, konuyu askıda bırakmıştı.
Bu arada, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk süresi dolduğundan ayırılmış, kendisine vekaleten TBMM kararı ile İhsan Sabri Çağlayangil’i bırakmıştı.
Meclis yeni Cumhurbaşkanı’nı seçemiyordu. Bülent Ecevit erken seçim için uğraşıyor başarılı olamıyordu. Erbakan Konya mitinginde, irtica meşalesi yakmıştı.
Bir Cumartesi günü henüz konuk evinden ayrılmamıştım. Şehir hoparlör sisteminden kimsenin sokağa çıkmaması duyurusu yapılıyordu. Jandarma Komutanlığını aradım. Telefona cevap veren asker, radyo-televizyon dinlememi söyledi.
Alt kata indim. Bekçiler ihtilal olmuş, ordu yönetime el koymuş dediler. 12 Eylül Askeri hareketi demokratik rejime ara verdiğini ilan etti. Anayasa’yı yürürlükten kaldırdı. Meclisi kapattı. Partileri, Sendikaları, Dernek ve Vakıfları kapatarak çalışmalarına son verdi. AP Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nı, Muhalefet partisi liderlerini 11 Eylül gecesi evinden alarak Çanakkale’de bulunan Hamzakoy’a sürgüne gönderdi. Ekim 1981’de AP kapatıldı ve mal varlıklarına el konuldu ve hazineye devredildi.
Siyasetçiler hala, ihtilalin Adalet Partisine karşı yapıldığını ileri sürmektedirler.
Teftiş raporlarımın yazımını bitirip, istanbul’a dönecektim.
Bülent ulusu hükümeti kurulmuş, Gümrük tekel Bakanı Cafer Tayyar Sadıklar olmuştu. Askeri yönetimle birlikte, anarşi durmuş fakat, her konuda büyük bir ihbar ve şikayet furyası başlamıştı.
DEVAM EDECEK

22 Şubat 2020 Cumartesi

ANILARIM 12 -ONİKİNCİ BÖLÜM/ ŞAHABETTİN KÜÇÜKYAZICI


google.com
şahabettin küçükyazıcı


ANILARIM 12                           

Şahabettin KÜÇÜKYAZICI

12- ONİKİNCİ BÖLÜM


Kısa süren Demirel Koalisyonu döneminde Sağlık Bakanlığını elinde bulunduran parti İstanbul Sağlık Müdürlüğünde geniş çaplı yer değiştirmelerde bulunmuş, eşim de Üsküdar’dan Ümraniye Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezine verilmiş, zorunlu olarak evimizi Onun işyeri yakınına taşımıştık. Türkiye 1978 yılına yeni bir hükümetle, en önemlisi yeni umutlarla girmişti. Ancak, olaylar beklendiği gibi gelişmedi. Terör hız kesmediği gibi, temel gıda maddeleri başta olmak üzere kıtlıklar ve karaborsa baş göstermişti.
Yeni Hükümet Tekel Genel Müdürünü değiştirmiş, yeni Genel Müdür, geçen dönemde yapılan partizan atamalar ve personel alımı konusunda inceleme başlatmıştı. Ben ve Nahit'e Komisyonda, Samsun, Sivas, Erzincan ve Erzurum işçi memur alımlarını inceleme görevi verilmişti. Kar-kış demeden kısa sürede bu görevi yerine getirdik.Sivas -Erzincan arasında otomobilimiz Karayolları aracıının peşinden gidebilmişti. Mart ayında yüzde otuzları aşan devalüasyon yapılmıştı.
Kıtlık ve karaborsa Tekel’i de etkilemişti. Sigara Fabrikalarında dışa bağımlı yedek parça sıkıntısı baş göstermiş, üretim talebi karşılayamaz olunca, sigara karaborsaya düşmüştü. Halbuki, 1974 Ecevit Hükümeti zamanında 7 yeni sigara fabrikası ve yaprak tütün işletmeleri temeli atılmıştı. Fakat yatırımlar gerekli kaynaklar bulunamadığından bitirilemiyordu.
Tekel Müfettişleri Derneği genel kurulu bu ortamda yapıldı. Dernek genç müfettişlerin oyları ile yeni bir yönetim belirledi.
1978 yaz programı için, Orta Anadolu teftişlerim vardı. Tepesidelik ve Yavşan Tuzlalarında inceleme yaptım. Konya Başmüdürlüğüne giderken, Otogarda taksi ararken, mahallinde insan taşımaya uygun hale getirilmiş, üç tekerlekli araçların dolmuş-taksi olarak kullanıldığını görmüş ve çok şaşırmıştım. Büyük ölçüde emek yoğun olarak işletilmekte olan Tuzla üretimi talebi karşılamıyordu. Konya’da Fakülte sınıf arkadaşım, Merkez Bankasında şef olmuştu. Evlenmiş eşi de Bankada çalışıyordu. O sırada, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu uzman yardımcısı sınavı için ilana çıkmıştı. Ben katılacaktım. Onu da ikna ettim. Ancak, sınav ertelendi. Yeniden yapılacağı tarihte de beni yaş sınırı nedeniyle sınava kabul etmediler. O kazandı ve iyi bir Denetçi olarak uzun yıllar görev yaptı. Sayıştay Başdenetçisi olarak emekli oldu.
Ankara bölgesine geldiğimde, eski arkadaşlarımı buldum. Akşamları güzel vakit geçiriyordum. Esenboğa Vergisiz Satış Mağazası teftişinde tespit ettiğim usulsüzlükler ve Ankara Başmüdürlüğünde usulsüz sigara satışı yapıldığına ilişkin ihbar ve Ankara Bira Fabrikası yönetiminin işçi ve memurlara siyasi baskı yaptığına ilişkin şikayetler nedeniyle teftiş dışında soruşturmalar da yaptım. Başmüdürlük Konuk Evinde benimle birlikte kalan Bakanlık Müsteşar Yardımcısı bir üstat ile akşamları ülke sorunları üzerine sohbetler yapmak imkanı buluyordum. Kordiplomatik Satış Mağazası Teftişinde bir sorunla karşılaşmadım.
Yaz programını bitirip İstanbul’a döndüğümde, bazı satış depolarının teftişi programı ve Cengiz Erdal ve Ekrem Kapat üstatlarla birlikte Üsküdar Yaprak Tütün İşletmeleri teftişine ortak edildim.
1978 yılı sonuna doğru ülkemiz siyasi ortamı iyice gerginleşmişti. Özellikle Aralık ayında meydana gelen Kahraman Maraş olaylarının yüzün üzerinde ölü ve yüzlerce yaralı ile sonuçlanması, sayısız ev ve işyerinin tahrip edilmesi Ülke genelinde huzursuzluk ortamı doğmasına neden olumuştu. Olayların ancak askeri önlemlerle durdurulabilmiş ve sıkı yönetim ilan edilmişti ama bir türlü huzur sağlanamıyordu. Şubat/1979 ayında Abdi İpekçi öldürüldü. Tam bir umutsuzluk içindeydik.
Üsküdar teftiş çalışmamız işbölümü çerçevesinde devam ediyordu. Herkes kendi bölümünün raporunu yazacaktı. Cengiz Bey üstadım kendi halinde bir insandı. Ekrem Bey ise örnek alınacak bir müfettiş ve iyi bir ağabeydi. Benim için hep örnek bir insan olarak kaldı. Merkez Müdürü iyi bir memurdu. İş ve işlemler düzgündü. Teftişimiz sorunsuz sona erdi.
Bora, Ümraniye İlkokulunda Ana Sınıfına devam etmeye başlamış, artık yeniden yaz turnesi havasına girmiştik. Önümüzdeki yıl Yönetmelik uyarınca Akdeniz Bölgesinde teftiş programı alacağım için, eşim ve Bora ile birlikte gitmeyi düşünüyorduk. Bu arada bizim dönemin yeterlik sınavları yapıldı. Artık, müfettiş unvanı kazanmıştık. Nahit birinci, Necat Kırıkçı ikinci Ben üçüncü olmuştum.
Mayıs ayında programlar verildi. Antalya ve Isparta bölgesi. Ve bir de yeni Müfettiş Yardımcısı. Antalya hizmet binası kiralık birkaç dükkandan oluşuyordu. Ayrıca şehir dışında stok depoları vardı. Başmüdürlük teftişinde bir müfettiş ve muavin arkadaş olduğundan, ben şehir dışında bahçeli bir ev kiraladım, eşim ve oğlumla orada kaldım. Her gün mobilet ile işe gidip-geldim. Portakal bahçeleri içinde, Lara yolunda şirin bir evdi. Yakın ilçelerin sayımlarını yapıp evraklarını merkezde inceledim. Alanya, Manavgat ve Gazipaşa ilçelerinin teftişi sırasında, eşim ve oğlum yaz tatili yapmış oldular. Bu arada müfettiş Yardımcısı Salih Yarbay’ı Antalya bölgesi teftişinden sonra, yetkili muavin olarak program almak üzere İstanbul’a yolcu ettik. Güven oyu için Bakanlık verilenlerin uygulamaları büyük tepki çekiyordu. Bu nedenle, Tekeldeki uygulamaları engellemesi için Ben Başbakan'a kadar çıkmış, fakat sonuç alamamıştım.
Terörün kasıp kavurduğu 1978-79 Türkiye'si ekonomik olarak da batma noktasındaydı. Hükümet ihracat gelirlerini bir miktar arttırmıştı ama bu ağır bunalımı önlemeye yetmedi. Döviz yokluğundan petrol alınamıyordu. Bakanlar, petrol tankerlerinin rotalarını telefonla değiştirip Türkiye'ye getirmeye çalışıyorlardı.
Yaz programım bitmiş ama, iş durumu nedeniyle ek program almıştım. Eşimi ve Bora’yı İstanbul’a bırakıp Adana’ya hareket ettim. Adana Sigara Fabrikası makinelerinin yarısından fazlası yedek parça yokluğundan çalışmıyor, ayrıca akaryakıt temininde de sorunlar yaşanıyordu. Normal 30 ton günlük üretimi beş tona kadar düşmüştü. Sıkıntı sadece petrolde, sigarada değildi. Bütün gıda maddeleri karaborsadaydı. Yağ, ilaç, ampul, tüp gaz, hatta tuvalet kağıdı için kuyruklar uzadıkça uzuyordu. Fabrika için akaryakıt siparişi Ataş’tan çıktığı andan itibaren Fabrika yönetimi tarafından izleniyordu. Bir keresinde tanker şehir içinde kayboldu. Bir binanın önünde kalorifer kazanına boşaltırken yakaladı bekçiler. Meğer bina Emniyet teşkilatına aitmiş. Bir kısmını onların ısınması için bıraktılar. Bu vesile ile Emniyet Müdürümüz ile tanışmıştık. Fabrika normal çalışma düzenine girmişti. Ben Hatay _ İskenderun teftişlerim için ayrıldım. Antakya çok şirin bir yerdi. Başmüdürlük binası kiralık bir bina olmakla birlikte Müfettişler ve eksperlerin ikametine ayrılmış bir dairesi vardı. Samandağ teftişinde deniz kenarında bir motelde kaldım. Çok değişik insanlardı. Bir gece büyük bir gürültü ile uyandım. Gece yarısı müzik çalıp oyun oynuyorlardı.
İskenderun teftişine başlamıştım. Garnizon komutanına ziyarete gittim. Komutan benden Tekel hakkında bilgiler aldı. Ertesi günü Cilvegözü sınır kapısındaki amir beni arıyordu.” Müfettiş Bey komutan liste göndermiş, yolcu beraberi fiyatından kantine içki sigara istiyor” Bölge kritik. Ortam kritik. Memura askeri oyala dedim, Koştum komutana. Aman komutanım.
Cilvegözü Vergisiz Satış Mağazası, Hassa İdaresi teftişlerini de tamamladım. Yol üzerindeki Yenişehir gölünde unutulmaz bir yemek ziyafeti çektim kendime. Bu arada, Asi Irmağı üzerinden, ipe bağlanmış varillerle akaryakıt temini ediyordu köylüler.
İskenderun sakindi. Gündüz çalışıyor, gece şehirde dolaşabiliyordum. Duvarlardaki “Çelik İş”li Faşıstler Arkadaşlarımızı öldürdüler” afişlerinden tedirgin oluyordum ama, Adana’ya göre daha sakindi. Müdürlükte bir Konuk Evi vardı. Bir gün akşam, Başkan Hamdi Bayraktar bey aradı. Sesi heyecanlı idi. Hemen Adana’ya git, Fabrika işçiler tarafından işgal edilmiş dedi. Ne yapabilirim diye sordum. Yetkilerin hüviyetinde yazıyor dedi.
Telefonu kapattım. Müfettiş odasının ortasına oturdum. Sanki, Kıbrıs’ta Bozdağ’da idim. Ama silah arkadaşlarım yoktu. Hemen araç temin edip, Adana’ya ulaştım. İki tank ve yüzlerce asker Fabrika kuşatılmıştı. Kendimi tanıtarak Birlik komutanına kadar ulaştım. Şans. Kıbrıs’taki birliğimden bir subay arkadaş.
“Tankla duvarı kırıp içeri gireceğiz, işçiler arasındaki teröristleri alacağız “dedi. Bana bir saat ver dedim. Askerlerin arasından içeri daldım. Herkes şaşkınlıkla beni izliyordu. İşçileri daha önceki direnişlerinden tanıyordum. Beni görünce sağa-sola kaçıştılar. Ustabaşıları çağırdım. Hepsiyle ayrı ayrı konuştum. Bir saat değil ama birkaç saat içinde Fabrikayı terk etmeye ikna ettim. Fabrikayı tahrip olmaktan kurtarmıştım. Ertesi günü mesai saatinde üretim başlamıştı.
Sigara Fabrikalarından sorumlu İşletme Grubu Müdürü Fahri Akın ve Yardımcısı Muzaffer Arısoy
Üstatlarım hemen ekibiyle geldi, Fabrikada bir hafta kadar kaldılar. Gerekli önlemleri aldılar. Vali Bey ve Emniyet Müdürümüz her türlü kolaylığı gösterdiler.
Teftiş Kurulu, Yetkili Muavin Ömer Umur ve iki yeni muavin Mustafa alçın, Mustafa Güler’i yardım için gönderdi.Fabrika Müdür lojmanı boş olduğu için orada kalıyorduk. Ama sürekli tedirgindik. Artık, aleni olarak gece-gündüz ayırmadan silahlı gruplar Fabrikayı tarayacak ihbarları alıyorduk.
28 Eylül 1979. İyi hatırlıyorum. Çünkü benim de doğum günüm 28 Eylül. Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul bize ziyaret için geleceğini bildirmişti. Onun için kahvaltı hazırladık. Fakat, bir emniyet görevlisi telefonla Emniyet Müdürümüz teröristler tarafından şehit edildiğini bildirdi.
Tekel, sigara dar boğazını aşmak için önlemler aldı. Bulgaristan ve Yugoslavya ile anlaşmalar sağladı. Tütün karşılığı fason sigara yaptırdı. Bu çözüm etkili oldu. Bu kez de bir süre sonra, Bulgaristan üretimi yerine, Yugoslavya üretimi aramaya başladı tüketici.
Uzan yıllar bu çözüm işe yaradı.
1978 Kurban Bayramı gelmişti. Teftiş Kurulundan hemen Zonguldk'ahareket talimatı aldım. İnceleme konusu İl Valisi ile görüşülerek öğrenilecekti. Bakan talimatıydı. Oğlum ve eşimle birlikte Zonguldak Tekel Başmüdürlüğüne gittik. Vali Beyi ziyaret ettim. Diğer Müfettiş nerede?akan iki müfettiş gönderecekti. Dedi. Vali daha sonra İstanbul Valisi olacak Nevzat Ayaz idi. Lojmanda annesi ile beraber dedim. Anlamıştı. Hemen konuya geçti. Sigara kıtlığı ve karaborsa. Bir hafta kadar kaldım. Sonuç üretim darboğazı idi .
Bütün bunlar yaşanırken, Hükümet ekonomik dar boğazları açmaya çalışıyor ancak sonuç alamıyordu. IMF borç vermiyor, bütün para kanalları kapanıyordu. Doğu ve Güney Doğu’da terör tırmanıyor, sıkı yönetimin genişlemesinden başka çare kalmıyordu. Ekim 1979 ara seçimlerinde Ecevit hiç milletvekili çıkaramaması üzerine istifa etti. Demirel azınlık hükümeti kurdu ve güven oyu aldı.
Biz de elimizdeki teftiş, inceleme ve soruşturmaları tamamlayıp İstanbul’a dönerken bölge kaderi ile baş başaydı. Aralık/1979

DEVAM EDECEK






20 Şubat 2020 Perşembe

ANILARIM 11- ONBİRİNCİ BÖLÜM

yandex.com
şahabettin küçükyazıcı

ANILARIM 11
 ONBİRİNCİ BÖLÜM 
BURSA-İSTANBUL-BOZCAADA-MALATYA
Üstadımız 1976 yaz programını bitirmiş, Onunla birlikte İstanbul’a dönmüştük. Yönetmeliğimiz uyarınca, müfettişlere kış dönemi programları verilmekteydi. Müfettiş Yardımcıları birlikte çalıştıkları müfettişin programı çerçevesinde görev yapmakta olduklarından bizim program almamız söz konusu değildi. Bu tür ara dönemler, iş cetvellerimizde “mevzuat çalışması” olarak kaydedilmektedir. İstanbul’da evimize, ailemize kavuşmanın da sevinci ile birkaç gün geçirdik. Nahit ve Ben, Bursa’da uzun süredir teftişte bulunan Başmüfettiş Nejat Günbay’ın refakatında çalışmak üzere görevlendirildik. Üstat işlerin yoğunluğu nedeniyle yardımcı istemiş, başkanlık bizi göndermişti. Zaten eğitim döneminde idik. Bursa Yaprak Tütün İşletmelerinin teftişi bizim için de uygundu. Başkan Yardımcısı bize gerekli bildirimleri yaptı, üstadın izni ile hafta sonları evimize gelebileceğimiz söyledi.
Ekim/1976 Bursa’dayız. Nejat Bey üstadımızla tanıştık. İşletme Müdürü, çalışkan, işini bilen çok hareketli birisi idi. Üstadın talimatı üzerine, bize hemen Konuk Evinde yerlerimizi hazırlattı. Biz odalarımıza eşyalarımızı bırakmak üzere ayrıldığımız sırada da Müfettiş odasına, ki masa daha ilave edilmişti. Alım dönemleri dışında yoğun olarak işletme merkezlerinde çalışan tütün eksperi arkadaşlar da konuk evinde kalıyordu.
Tekel, 1976 yılında yeniden yapılandırılmış, DPT  kökenli bir Genel Müdür atanmıştı. Genel Müdür, süratle yeni departmanlar oluşturmuş, Tekel’e Kamu İktisadi Kuruluşlarına benzer yapı ve işlerlik kazandırmaya çalışıyordu. Teftiş Kurulunu da bu nedenle yönetici kaynağı olarak değerlendirmiş, bize ihtiyaç doğmuştu.
Cumhuriyetin  kuruluşundan itibaren tütün, Türkiye Ekonomisi için çok önem taşımış, tütün ekimi yeniden düzenlenmiş, ekim alanları belirlenerek üreticilere alım güvencesi veren Sözleşmeli Ekim sistemi uygulanmaya başlamış, Yeni Yasalarla, Reji Döneminde tütün ekicisine ve sigara tüketicisine uygulanan kaba ve katı kuralların da onarılmasına çalışılmıştır. Tekel Sigara Sanayi ihtiyacı ürünler ile Hazine adına ihraç maksadıyla alınmakta olan tütünlerin kayıtları ayrı ayrı tutulmakta, tütünlerin bakım ve sevk idaresi de Yaprak Tütün İşletmeleri tarafından yürütülmekte idi. Tütün İşletmeleri statüleri, çalışma koşulları özellik arz ederdi. Bursa’da Tekel  dışında, özel tütün işletmeleri de faaliyet gösteriyordu. Onlar da alım dönemlerinde, yurt dışına satmak için aldıkları tütünlerin işlemesini, bakımını yapar, ihraç ederlerdi. Tütün ekimi, dikimi, bakımı, hasadı zor bir zirai üründü. Yıl on iki ay, tütüncü 14 ay çalışır denirdi. Uzun hasat döneminde, dizilmesi, kurutulması yanında bakımı da emek ve bilgi isterdi. Tütünler iyi bakılmaz ise, beklenen değerinde satılamaz, üretici mağdur olurdu. Keza, satışından sonra işlenip, yeniden depolanmasından sigara olarak işlenmesine katar, sürekli bakım, ilaçlama, ihtimam isteyen bir üründür.
Üstat, Nahit ve Benim için teftiş konularını belirlemişti. Evraklar görevli memurlar tarafından getirildi. Çalışmaya başladık.
Akşamları üstat bizi serbest bırakıyordu. Bursa’da, Y. Tütün İşletmesinden başka, Pazarlama Başmüdürlüğümüz vardı. Başmüdür  teftiş kökenli, kısa sürede kaynaştığımız genç bir üstadımızdı. Onun varlığı bizim için iyi oldu. Mesleki konularda  bize destek oluyordu, hem de iş dışında arkadaşlık ediyorduk.
Bu arada Bursa’da çalışan iki arkadaşımı buldum. Bankacı olanı ziyaretimizde, tanıştığımız  Müdürü ile de arkadaş olduk. Bursa günlerini sevmiştik. Hafta sonlarını planladığımız gibi İstanbul’da geçiriyorduk. Bora hızla büyüyor, kardeşlerim okullarına devam ediyor, hayat geçiyordu.
Selçuk Bey üstadımdan sonra, Nejat Bey üstadımız iş disiplini, mesleki tutumu bakımından bize daha farklı gelmişti. Bursa teftişimiz bir türlü bitmek bilmiyordu. Herkes yaz turnesini bitirmiş İstanbul’da merkez teftişlerine başlamış biz hala Bursa – İstanbul arasında gidip geliyorduk. Sonunda bizde İstanbul’a döndük. Üstadın merkez çalışması için seçtiği ünite, Maltepe’de bulunan Ambalaj Fabrikası idi. Nahit Fatih’ten geliyordu. Üsküdar’da yakın sayılmazdı. Başkan yardımcımıza durumu anlattık. Fakat, üstat daha işimizin bitmediğini söylemiş. Meğer,  üstadın av tüfeğinin ruhsatı yenilenecekmiş, yivli-setli olduğu için biraz sorunluymuş. Ruhsat işi çözümlendikten sonra, bizi serbest bıraktı. Kış dönemi çalışması için bir başka Başmüfettişe, Ruhi Tek üstadımızın yanına verildim. Yine Nahit ile birlikteydik. Ruhi bey daha farklı bir kişiliğe sahipti. Resim yapar, karikatür çizer, edebiyat ve yazarlığa ilgi duyardı. İnceleme ve soruşturma konularına daha farklı yaklaşırdı.
Böylece 1977 yılı kış dönemi çalışmalarına başladık. Ruhi Bey, Tekel’in yeni yapılanması çerçevesinde Tünel’de bulunan zamanına göre modern Odakule binasında kiralanan katlarda yerleşik, İç ve Dış Satış ünitelerinde teftiş yapıyordu. Daha sonra birlikte Mecidiyeköy’de bulunan Likör Fabrikası teftişine başladık. Likör Fabrikası üretimi, konumu, işletme yapısı ile  ilginç bir işletmedir. Uzun yıllar Türkiye likör ihtiyacını karşılamış, ihracat için de üretim yapmıştır.   Ham madde alım pusulaları,   üretim prosesi, verim, ürünlerin depolanması, satış ünitelerine sevkiyatı ve tesellüm işlemleri gibi aşamaların belgeler üzerinden incelenmesi de oldukça zevkli idi.
Böylece, 1977 Baharı geldi. Her yıl olduğu gibi DİSK tarafından düzenlenen  Bahar Bayramı   törenlerin katılan 500 bine yakın emekçiye yapılan saldırı nedeniyle,  çok sayıda kişinin yaralandığı, 35 kişinin öldüğü haberleri Türkiye ve dünyada büyük yankı uyandırdı.
Teftiş Kurulunda 3 yılını dolduran bir dönemin, yeterlik sınavında, müfettiş yardımcılarından ikisi başarısız oldu. Bu çok  rastlanan bir durum değildi. Arkadaşlar, bu durumda Genel Müdürlük teşkilatında uygun görülecek bir göreve atanacaklardı.
Teftiş sürelerinin uzamasından Kurum  tedirgindi. Para ve mal hareketlerinin sık aralıklarla denetimi gerekiyordu. Bizim dönemi, yaz dönemi teftişlerinde yetkili olarak görevlendirmek planlanmıştı. İlk olarak İstanbul’a yakın ünitelerde, Başkanlığın yakın izlemesi altında iki kişilik gruplar halinde yetkili müfettiş yardımcısı olarak teftişler planlandı. Bu uygulamada,  Hikmet Doydum arkadaşımla birlikte Kırklareli’nin Vize, Pınarhisar ve Demirköy ilçelerindeki İdare Memurluklarının teftişini yapacaktık.
Vize’de İdare Tekel’in kendi malı olan bir binada hizmet veriyordu. Müfettiş lojmanı vardı. Sayımları yaptık. Kayıtlar çok düzgündü. Teftişi bitirip, Pınarhisar’a geçtik.
Pınarhisar İdaremiz, yol üzerinde kapıları kepenkle kapatılan büyük bir ambardan ibaretti. Ambar içinde bir köşede, İdare Memurunun çalışması için içinde soba da bulunan bir camlı bölme bulunmaktaydı. Biz de oradaki bir masada karşılıklı oturup çalışacaktık. Sayımların yapılmasından sonra, İdare Memurundan gece kalacağımız bir yer sorduk. Yakında otelden bahsetti. Görevliyi gönderip yer ayırttık. Akşam olunca, yatmak için gittiğimizde, yatak ve yorgan kılıflarının uzun süre kullanılmış ve yıkanmamış olduğunu gördük. Hikmet şanslıydı. Onun odası daha temizdi. Sabaha kadar hiç uyumadım. Ertesi günü, Müdür Talat Alakuş bize, Çimento Fabrikası Konuk Evinde yer buldu. Teftiş boyunca orada kaldık. Öğle yemeklerinden sonra ilçe meydanındaki çay bahçesinde dinlenir, yanından geçen Pınarhisar deresinde oynayan çocukları izlerdik.
Son yerimiz Demirköy, Trakya’nın Karadeniz sahilinde şirin bir ilçesi idi. Teftiş süresince, yakında bulunan İğneada sahilinde bir otelde kaldık.
Raporlarımız Başkanlık tarafından tetkikten sonra, idarelere gönderildi. Bizim dönemin müfettiş yardımcıları, seminerlerden, müfettiş yanında çalışma ve ikişer kişilik gruplar halende teftiş çalışmalarında başarılı görülerek, yeterlik sınavı beklenmeden, yetkili müfettiş yardımcısı unvanı ile resen görev alabileceklerdi.
Haziran/1977 yaz döneminde, diğer müfettişlerle birlikte biz de turne programlarımızı almış, Hikmet Doydum ile birlikte Bozcaada İdare Memurluğuna doğru yola çıkmıştık.
Ben, eşim ve oğlumu da birlikte götürdüm. Teftiş süresince eşim yıllık iznini kullanacak, sonra İstanbul’a dönecekti. Mesai saatleri dışında, yakında bulunan Tuzburnu veya Ayazma koylarında denize girmek fırsatı bulduk. Ayazma yolu üzerindeki, Aya Yorgi Kilisesi bahçesinde piknik yaptık. Akşamları, Liman’daki çay bahçelerinde Adalılarla birlikte müzik dinleyip çaylarımızı içtik.
Teftişin sona ermesinden sonra Eşim, Bora ile birlikte Bandırma’da bulunan annesinin yanına gitti. Biz de Hikmet ile beraber, ikinci teftiş yerimiz İvrindi’ye hareket ettik.
İvrindi teftişinden sonra, hafta sonu eşimi alıp İstanbul’a geldik. Onları bıraktım. Hikmet ‘le birlikte öteki teftiş yerlerimiz için Uçakla Malatya’ya hareket ettik.
Malatya’da ilk durağımız Akçadağ oldu. Akçadağ, Malatya’ya yakın günü birlik gidilip gelinebilen bir yerdi. Malatya Sigara Fabrikası Konuk Evinde kalacaktım. Sayımlar, incelemeler bitti. Başmüdürlükteki Müfettiş odasında Cevaplı Raporlarımızı yazdık. İkinci durak Pütürge. Pütürge’de otel yok. İdare binasına getirilen yatakları, altı bira sandığından oluşan divanlar üzerine serip yattık. Gündüzden sipariş vermezseniz, lokantada akşam yemeği bulamazdınız o tarihlerde. Hayvancılık dışında başka gelir kaynakları yoktu. İlçenin yarısının Almanya’da çalışmaya gittiği anlatılıyordu.
Ve Hekimhan’dayız. Bir dağın yamacında kurulmuş, tren yolu geçen, maden işletmesi bulunan bir İlçe. Farkı, gündüz sipariş vermeden, meyhanede akşam yemeği bulabiliyorsun. Ancak, o yıllarda sokakta ayak sesleri duyulmaya başlayan anarşi burada iş başındaydı. Geceleri bir birlerine kurşun sıkan gruplar vardı. Tekel şehir dışında Pancar İşletmesinin deposunda kiracı idi. Kalınabilecek bir oteli de vardı. İdare Gece Bekçisi gündüz de çalışıyor, sürekli izin kullanamadığından şikayet ediyordu. Malatya’ya döndüğümüzde durumu Başmüdüre ilettik. Ama çözüm bulamayacağını da anladık.
Malatya’da kaldığımız günlerde Hikmet, Eski Malatya’da bulunan evlerinde kalıyordu. Bir hata sonu Ben de Hikmetlere misafir oldum. Hatta, serinlemek için daha sonra Keban suları altında kalan Tokma çayında yüzmüştük.
Bingöl ve Tunceli’ye geçmeden, Adıyaman Yaprak Tütün İşletmesinde bir soruşturma geldi. Tütün alımlarında, çekilen kuralara uyulmadan bazı ekici tütünlerinin usulsüz olarak satın alındığı iddiası nedeniyle, on bir bin ekicinin dosyası elimizden geçmiş, onlarca ekicinin ifadesini almıştık.
Biz turnede iken, Temmuz ayında İktidar değişmiş, yeni Bakan ve Genel müdür göreve başlamıştı. Teftiş Kurulu Başkanı ve Yardımcısını başka görevlere atamışlar ve yeni Başkan  yeterlik sınavında başarılı olamayan arkadaşların sınavını yenileme kararı almıştı. Sınavı kazananların ataması yapıldığından, kaybeden  iki kişi için yeni sınav yapılmış, onların da müfettiş olarak atanmaları sağlanmıştı.
Adıyaman soruşturmasından sonra, Hikmet’le Ovacık, Mazgirt ve Nazımiye teftişlerini tamamladık. Ovacık'ta hafta sonu Munzur Çayının kaynağına, Kırk Gözelere gittik. Mazgirt’te çok zor koşullarda teftiş yaptık. Nazımiye’de Güneş’in doğuşunu seyrettik. Son olarak, Bingöl Karlıova’ya gittik. Yaşam koşulları, çalışma koşulları iyi değildi. Ancak, iyi insanlar, iyi memurlar tanıdık. Güzel anılarla ayrıldık hepsinden. Hikmet’le de ömür boyu sürecek bir dostluğumuz başlamıştı. 1977 Sonbaharı ile birlikte yaz dönemi çalışmalarımızı tamamlamış İstanbul’a dönmüştük.
İstanbul’da , yeni Başkan,  bir müfettiş yardımcısı giriş sınavı açılması kararı almıştı. Yazılı ve sözlü sınavlar yapıldı. Bu sınavın yazılı bölümünün Ankara grubunda Nahit ile birlikte gözcü görevi verilmişti. Kazananlardan belgelerini tamamlayan üç müfettiş yardımcısının ataması yapıldı. Bu arada Hükümet Gensoru ile istifa etmek zorunda kaldı. Yeni Hükümetin ömrü kısa olmuştu. 1978 yılına girerken,  Türkiye’de ilk kez gensoru ile hükümet düşürüüyordu, Bakan değişikliği bizim Kurulu da etkileyecekti. Yeni Bakan, yeni Genel Müdür ataması ve Teftiş Kurulu Başkan ataması yaptı. Yeni yönetim, ataması yapılan üç kişiyi göreve başlattı, ancak diğerleri için sınavı iptal etti.
Türkiye ve Tekel 1978 yılına bu ortamda giriyordu.
DEVAM EDECEK